Türkiye’de gündem oluşturmak dünyanın en kolay işi. Bir poşet, bir araba cam filmi, sahipsiz hayvanlar, birisinin giyimi, birisinin söylemi vs. daha sayısız örnek verebilirim aslında bu konuları gündem yapan şey konular hakkında herkesin bir şeyler söylemesi ama asla işin aslını kimsenin konuşmaması.
Son günlerde yine böyle iki ayrı konu memleketin gündeminde. SÜRESİZ NAFAKA ve 6284 SAYILI KANUN VE KADINLARIN BU KANUN KAPSAMINDAKİ DURUMU.
Bu iki konu hakkında hukukçular da dahil olmak üzere bileni bilmeyeni herkes konuşuyor.
Sorun şu ki; işin gerçeğini konuşan yok ve dahi konuşulanlar şehir efsanesi şeklinde tamamen abartılı, işi mecrasından çıkaran, toplumu kışkırtan söylemler.
Süresiz nafaka konusunda kanun açık:
Medeni Kanun Madde 175- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Medeni kanun nafaka konusunu açık bir şekilde yazmış ancak uygulayıcı konumda olan yargı erki tamamen yanlış şekilde uyguladığı için toplumsal bir sorun haline gelmiş bir konu halini almıştır.
Birinci yanlışlık:
Kanunda yargı erkine verilmiş bir ‘’yetki’’ yoktur. Burada eşlerden birisine verilmiş bir ‘’hak’’ söz konudur. Yani yargılama sonunda eşlerden birisi, şartlar cevaz veriyorsa, nafakayı ‘’süresiz’’ talep etmediği sürece yargıç keyfi olarak nafakayı süresiz taktir edemez.
Hukuk yargılaması ceza yargılamasını aksine talep ile işler ve taraflardan birisinin talebi yoksa hâkim taktir yetkisini bu şekilde kullanamaz, kullanmamalıdır!
İkinci yanlışlık:
‘SÜRESİZ kavramını yanlış yorumlanmasıdır.
Anayasa mahkemesi dahi bu kavramı hayatın olağan akışına uymayan bir açıdan yorumlamaktan imtina etmemiş ve şu şekilde bir gerekçe sunmuştur:
İtiraz konusu “süresiz olarak” ibaresi, nafaka alacaklısının her zaman ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmemektedir. Kanun koyucunun 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesinde “süresiz olarak” ibaresine yer vermesinin amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek olan eşin diğer eş tarafından, şartları bulunduğu sürece ekonomik yönden desteklenmesi ve asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır.
….İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi düzenlenmiş olup bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur.
Anayasa mahkemesinin ‘’şartlar bulunduğu sürece…’’ tanımı ucu açık ve her türlü keyfi yorumlanabilecek bir tanımdır.
Bu şartlar nelerdir, bu şartların bir taraf için devam edip diğeri için sorun olduğu hangi kriterlere göre belirlenecek, bunu kim belirleyecek , ülkenin sosyo/ekonomik durumuna göre nasıl değişmelidir, diğer taraf bir başkasıyla yeni bir hayat kurmak istediğinde bu şartlar değişecek mi, bir taraf yeniden evlendiğinde ayrıca ekonomik yükün altına girdiğinde bahsedilen bu şartları kim yorumlayacak, nafaka alan taraf bilerek iş bulmuyorsa diğer tarafı kullanıyorsa bu nasıl tespit olacak veya bu kötü niyeti kim ispat edecek,
Bir tarafın lehine hükmedilen bir tazminat bedeli oluyor peki bu bedeli alan taraf yoksulluktan kurtulmuş olmuyor mu, bu tazminat bedeline rağmen bir de üstüne nafakanın süresiz olması hangi şartlara göre belirleniyor ….Daha sorulacak çok soru var.
Bir de yargıç kadınsa ve uygulamada sorunlar olunca yandı gülüm keten helvam…
Anayasa mahkemesi ve Yargıtay’a göre süre ancak ölüm ve evlilik ile son bulur. Ancak birçok insan nafaka ödemesini almak için resmi nikah olmadan birliktelik yaşamakta ve bunun tespiti oldukça zor bir iştir.
Bu durum insanlarda psikolojik kırılmalara yol açmakta, insanların başka çaresi kalmadığı, muhatap bir kurum bulamadığı için için maalesef şiddete, iftiraya sürüklemektedir.
Üçüncü yanlışlık:
ülkemizde bir kanun yapıcı meclis var bir de kanun yapıcı yargı! Biraz tuhaf oldu biliyorum ama maalesef durumumuz bu.
Nafakayla ilgili sorunların en önemli sebebi nafakanın süresiz olması gerektiğine dair Yargıtayın içtihadı birleştirme kararı.
Kanun sarih hükmünde taraflardan birisine verilen keyfi hak bu içtihadı birleştirme kararında sanki zorunluymuş gibi yorumlanmış ve öyle karar verilmiş. Böyle olunca da kanun başka yargı başka telden çalıyor!
İnsanlar ‘’süresiz nafakanın’’ kanundan kaynaklandığını bilir ama işin aslının öyle olmadığını söyledik.
Sonuç olarak:
Bu konuda yapılacak olan bellidir o da adil bir çözüm ile yeni bir kanun yapılmasıdır.
Evlilik ve evliliğin sonu konusunda öncelikle medeniyetimiz, dinimiz nasıl bir yol izlemiş ona bakmak daha sonra dünyada uygulanan sistemleri kendi değerlerimiz ölçüsünde güncellemek gerekiyor.
Devlet garantisinde evlilik hesabı açılıp tıpkı işçi kıdem tazminatı gibi veya BES gibi bir sistem işletilerek boşanmanın ardından bu tazminat lehine verilen kişi boşanmanın kararının kesinleşme şerhini bankaya sunmasıyla o parayı alabilir. Gibi adil çözümler muhakkak vardır.
Bu süreç düzeltilmez ve görmezlikten gelinmeye devam edilirse evlilikler azalacak, doğum oranları durma noktasına gelecek, boşanmalar artacak ve devleti ayakta tutan aile yok olacak.
6284 sayılı kanun ile ilgili yazımızı da haftaya yazacağız...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Av. Ertuğrul Akar
BİRİ YER BİRİ BAKAR KIYAMET BUNDAN KOPAR (NAFAKA)
Türkiye’de gündem oluşturmak dünyanın en kolay işi. Bir poşet, bir araba cam filmi, sahipsiz hayvanlar, birisinin giyimi, birisinin söylemi vs. daha sayısız örnek verebilirim aslında bu konuları gündem yapan şey konular hakkında herkesin bir şeyler söylemesi ama asla işin aslını kimsenin konuşmaması.
Son günlerde yine böyle iki ayrı konu memleketin gündeminde. SÜRESİZ NAFAKA ve 6284 SAYILI KANUN VE KADINLARIN BU KANUN KAPSAMINDAKİ DURUMU.
Bu iki konu hakkında hukukçular da dahil olmak üzere bileni bilmeyeni herkes konuşuyor.
Sorun şu ki; işin gerçeğini konuşan yok ve dahi konuşulanlar şehir efsanesi şeklinde tamamen abartılı, işi mecrasından çıkaran, toplumu kışkırtan söylemler.
Süresiz nafaka konusunda kanun açık:
Medeni Kanun Madde 175- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Medeni kanun nafaka konusunu açık bir şekilde yazmış ancak uygulayıcı konumda olan yargı erki tamamen yanlış şekilde uyguladığı için toplumsal bir sorun haline gelmiş bir konu halini almıştır.
Birinci yanlışlık:
Kanunda yargı erkine verilmiş bir ‘’yetki’’ yoktur. Burada eşlerden birisine verilmiş bir ‘’hak’’ söz konudur. Yani yargılama sonunda eşlerden birisi, şartlar cevaz veriyorsa, nafakayı ‘’süresiz’’ talep etmediği sürece yargıç keyfi olarak nafakayı süresiz taktir edemez.
Hukuk yargılaması ceza yargılamasını aksine talep ile işler ve taraflardan birisinin talebi yoksa hâkim taktir yetkisini bu şekilde kullanamaz, kullanmamalıdır!
İkinci yanlışlık:
‘SÜRESİZ kavramını yanlış yorumlanmasıdır.
Anayasa mahkemesi dahi bu kavramı hayatın olağan akışına uymayan bir açıdan yorumlamaktan imtina etmemiş ve şu şekilde bir gerekçe sunmuştur:
İtiraz konusu “süresiz olarak” ibaresi, nafaka alacaklısının her zaman ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmemektedir. Kanun koyucunun 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesinde “süresiz olarak” ibaresine yer vermesinin amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek olan eşin diğer eş tarafından, şartları bulunduğu sürece ekonomik yönden desteklenmesi ve asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır.
….İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi düzenlenmiş olup bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur.
Anayasa mahkemesinin ‘’şartlar bulunduğu sürece…’’ tanımı ucu açık ve her türlü keyfi yorumlanabilecek bir tanımdır.
Bu şartlar nelerdir, bu şartların bir taraf için devam edip diğeri için sorun olduğu hangi kriterlere göre belirlenecek, bunu kim belirleyecek , ülkenin sosyo/ekonomik durumuna göre nasıl değişmelidir, diğer taraf bir başkasıyla yeni bir hayat kurmak istediğinde bu şartlar değişecek mi, bir taraf yeniden evlendiğinde ayrıca ekonomik yükün altına girdiğinde bahsedilen bu şartları kim yorumlayacak, nafaka alan taraf bilerek iş bulmuyorsa diğer tarafı kullanıyorsa bu nasıl tespit olacak veya bu kötü niyeti kim ispat edecek,
Bir tarafın lehine hükmedilen bir tazminat bedeli oluyor peki bu bedeli alan taraf yoksulluktan kurtulmuş olmuyor mu, bu tazminat bedeline rağmen bir de üstüne nafakanın süresiz olması hangi şartlara göre belirleniyor ….Daha sorulacak çok soru var.
Bir de yargıç kadınsa ve uygulamada sorunlar olunca yandı gülüm keten helvam…
Anayasa mahkemesi ve Yargıtay’a göre süre ancak ölüm ve evlilik ile son bulur. Ancak birçok insan nafaka ödemesini almak için resmi nikah olmadan birliktelik yaşamakta ve bunun tespiti oldukça zor bir iştir.
Bu durum insanlarda psikolojik kırılmalara yol açmakta, insanların başka çaresi kalmadığı, muhatap bir kurum bulamadığı için için maalesef şiddete, iftiraya sürüklemektedir.
Üçüncü yanlışlık:
ülkemizde bir kanun yapıcı meclis var bir de kanun yapıcı yargı! Biraz tuhaf oldu biliyorum ama maalesef durumumuz bu.
Nafakayla ilgili sorunların en önemli sebebi nafakanın süresiz olması gerektiğine dair Yargıtayın içtihadı birleştirme kararı.
Kanun sarih hükmünde taraflardan birisine verilen keyfi hak bu içtihadı birleştirme kararında sanki zorunluymuş gibi yorumlanmış ve öyle karar verilmiş. Böyle olunca da kanun başka yargı başka telden çalıyor!
İnsanlar ‘’süresiz nafakanın’’ kanundan kaynaklandığını bilir ama işin aslının öyle olmadığını söyledik.
Sonuç olarak:
Bu konuda yapılacak olan bellidir o da adil bir çözüm ile yeni bir kanun yapılmasıdır.
Evlilik ve evliliğin sonu konusunda öncelikle medeniyetimiz, dinimiz nasıl bir yol izlemiş ona bakmak daha sonra dünyada uygulanan sistemleri kendi değerlerimiz ölçüsünde güncellemek gerekiyor.
Devlet garantisinde evlilik hesabı açılıp tıpkı işçi kıdem tazminatı gibi veya BES gibi bir sistem işletilerek boşanmanın ardından bu tazminat lehine verilen kişi boşanmanın kararının kesinleşme şerhini bankaya sunmasıyla o parayı alabilir. Gibi adil çözümler muhakkak vardır.
Bu süreç düzeltilmez ve görmezlikten gelinmeye devam edilirse evlilikler azalacak, doğum oranları durma noktasına gelecek, boşanmalar artacak ve devleti ayakta tutan aile yok olacak.
6284 sayılı kanun ile ilgili yazımızı da haftaya yazacağız...