Hava Durumu

Türkiye, günlük değil 'uzun süreli stratejik' kararlar alıyor

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında yaptığı analizlerle dikkat çeken Dr. Hande Ortay, küresel güç dengelerinden Türkiye’nin dış politikasına, akademinin dönüşümünden gençlerin siyasal tutumlarına kadar geniş bir yelpazede çalışmalar yürütüyor. Biz de kendisiyle hem akademik yolculuğunu hem de günümüz uluslararası ortamının kırılganlıklarını konuştuk. Ortaya, akademik derinliği yüksek; aynı zamanda gündelik siyasetin dinamiklerini berrak bir şekilde açıklayan kapsamlı bir röportaj çıktı.

Haber Giriş Tarihi: 12.12.2025 23:38
Haber Güncellenme Tarihi: 12.12.2025 23:48
Kaynak: Netgercek Özel
Türkiye, günlük değil 'uzun süreli stratejik' kararlar alıyor

Dr. Hande Ortay ile Küresel Siyasetin Yeni Dönemi, Türkiye’nin Dış Politikası ve Akademinin Geleceği ÜzerineDerinlikli Bir Söyleşi...

1. Akademik Yolculuğunuz ve İlham Kaynaklarınız

1. Bu alana yönelmenizde hangi unsurlar etkili oldu?
Bu alana yönelişim aslında bireysel merakımla toplumsal gözlemimin kesişim noktasında başladı. Küçük yaşlardan itibaren ülkelerin neden çatıştığını, neden anlaşabildiğini, hangi koşullarda işbirliğine girdiklerini merak eden biriydim. Zamanla bu merak daha analitik bir çerçeveye oturdu. Ülkelerin sadece ekonomik ya da siyasi değil, tarihsel hafızaları, kimlikleri, güvenlik algıları ve iç dinamikleri tarafından yönlendirildiklerini görmek beni çok etkiledi. Dolayısıyla bu alanda akademik bir yolculuğa çıkmak benim için doğal bir süreçti; dünyayı anlamanın en güçlü yollarından biri olarak uluslararası ilişkileri seçtim.

2. Akademik çalışmalarınızın çıkış noktasını nasıl tanımlarsınız?
Çalışmalarımın temel ekseni “devlet davranışını açıklamak.” Bir devlet neden böyle davranır? Bu tercihlerini hangi tehdit algısına, hangi güvenlik kaygısına, hangi tarihsel deneyime göre şekillendirir? Ben bu soruların peşinden gidiyorum. Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler disiplinlerinin kesiştiği yer tam olarak burada: Davranışsal siyaset ve karar alma süreçleri. Devlet aktörlerinin stratejik hesaplarını anlamak, küresel sistemin görünmeyen yönlerini de aydınlatıyor.

3. Konu seçimlerinizde hangi ölçütleri dikkate alıyorsunuz?
Ben üç kritere çok önem veririm:
Birincisi, literatürde eksik kalmış bir boşluk olması.
İkincisi, çalışmanın gerçek hayata dokunabilmesi.
Üçüncüsü, siyasi karar alıcılara, topluma veya akademiye somut bir katkı sunması.

Akademik üretimin, yalnızca akademik çevrelerde dolaşan bir bilgi olmaktan çıkıp daha geniş bir etki alanına sahip olmasını çok önemsiyorum.

4. Sizi akademik anlamda en çok etkileyen teorisyen kimdir?
Realizmin kurucularından Hans Morgenthau, özellikle güç ve çıkar kavramlarını ele alış biçimiyle beni her zaman etkilemiştir. Ancak tek bir teoriye saplanıp kalmamak gerektiğini düşünüyorum. Realizmin gücünü kabul ederken, konstrüktivizmin kimlik ve söylem vurgusunun; liberalizmin ise kurumlar ve işbirliği mekanizmalarına bakışının da önemini görüyorum. Kısacası, ben farklı teorik yaklaşımları birlikte kullanmayı tercih eden bir araştırmacıyım.

2. Uzmanlık Alanlarınız ve Devam Eden Çalışmalar

5. Şu sıralar üzerinde çalıştığınız projeler neler?
Son yıllarda özellikle orta ölçekli devletlerin küresel güç rekabeti içerisindeki konumlarını detaylı şekilde inceliyorum. Bu aktörler ne tamamen bağımlı ne de bağımsız; tam bu ikisi arasında bir hareket alanları var. Ayrıca Türkiye’nin dış politikasındaki davranış değişimlerini analiz eden, söylem-temelli ve karşılaştırmalı bir proje yürütüyorum. Burada özellikle liderlik tarzları, güvenlik algıları ve bölgesel konjonktürün etkisini incelemek benim için çok önemli.

6. Uluslararası ilişkilerde yanlış anlaşıldığını düşündüğünüz bir kavram var mı?
“Dış politika tamamen siyasi tercihtir” şeklindeki anlayış oldukça yanıltıcı. Bir devletin dış politikasını belirleyen onlarca faktör vardır: askeri kapasite, ekonomik kırılganlık, toplumun beklentileri, jeopolitik riskler ve bölgesel dinamikler… Dış politika çoğu zaman konjonktürün zorladığı bir zorunluluk hâline gelir. Ben bu gerçeğin daha çok anlaşılmasını önemsiyorum.

7. Teorik olarak hangi yaklaşım sizi daha çok besliyor?
Realizmin güç dengesi analizini oldukça açıklayıcı buluyorum fakat günümüz dünyasında bunun tek başına yeterli olmadığını düşünüyorum. Konstrüktivizm, özellikle algılar ve kimlik üzerinden yaptığı vurgu ile birçok çatışmayı anlamayı kolaylaştırıyor. Liberalizmin kurumsal işbirliği önerileri ise küresel sorunların çözümünde vazgeçilmez. Bu nedenle ben çoğu zaman “hibrit bir teorik yaklaşım” kullanıyorum.

8. Çalışmalarınız Türkiye’nin dış politikasını anlamamıza nasıl yardımcı oluyor?
Ben özellikle karar alma süreçlerindeki psikolojik, tarihsel ve jeopolitik boyutları analiz ediyorum. Bu, Türkiye’nin dış politikadaki adımlarının sadece “güncel bir hamle” değil; uzun süredir devam eden bir stratejik davranış biçiminin parçası olduğunu gösteriyor. Böylece dış politika daha okunabilir hâle geliyor.

9. Metodolojik yaklaşımınızı nasıl tanımlarsınız?
Nitel bir yaklaşım benimsiyorum. Söylem analizi, karşılaştırmalı vaka incelemeleri ve tarihsel süreç analizleri çalışmalarımın merkezinde yer alıyor. Devletlerin niyetlerini anlamak için sadece rakamlara değil; söylemlere, kimliklere ve siyasi reflekslere bakmak gerektiğine inanıyorum.

3. Küresel Gelişmeleri Nasıl Okuyorsunuz?

10. Bugünün uluslararası sistemindeki en büyük kırılganlık nedir?
Küresel güç dağılımının tam olarak şekillenmemiş olması. Ne tek kutuplu bir düzen var, ne de çok kutupluluk tam anlamıyla oturmuş durumda. Bu geçiş dönemleri tarihsel olarak en riskli dönemlerdir; çünkü belirsizlik en büyük gerilim kaynağıdır. Bugün yaşadığımız birçok çatışmanın kökeninde de bu belirsizlik yatıyor.

11. ABD–Çin rekabetini nasıl öngörüyorsunuz?
Bu rekabet uzun süre daha devam edecek ve sertleşecek ama doğrudan bir askeri çatışmanın çok düşük bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. Çünkü iki ülke de maliyetlerin farkında. Rekabet daha çok teknoloji, yapay zekâ, Asya-Pasifik bölgesi ve ekonomik nüfuz alanları üzerinden yürüyecek. Bu “sistemik rekabet”, 21. yüzyılın en önemli belirleyici faktörü.

12. AB’nin genişleme politikalarına nasıl bakıyorsunuz?
Avrupa Birliği şu anda iç bütünlüğünü güçlendirme çabası ile jeopolitik zorunluluklar arasında sıkışmış durumda. Genişleme artık bir tercih değil, güvenlik temelli bir ihtiyaç hâline geliyor. Bu nedenle AB’nin eskiye kıyasla daha stratejik bir genişleme politikasına yöneleceğini düşünüyorum.

13. Orta Doğu’daki güç dengeleri nereye gidiyor?
Bölgedeki dinamikler devlet merkezli yapıdan çıktı; artık çok aktörlü bir güvenlik ortamı var. Devlet dışı aktörler, vekil güçler ve bölgesel rekabetler iç içe geçmiş durumda. Bu karmaşıklık bazen istikrarsızlık yaratıyor ama aynı zamanda kontrol edilebilir bir düzen arayışını da beraberinde getiriyor.

14. Rusya’nın mevcut küresel yönelimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rusya, küresel bir güç olarak kalma iradesine sahip fakat ekonomik kapasitesi bu iddiayı uzun vadede taşımakta zorlanıyor. Bu nedenle daha agresif, daha kısa vadeli ve daha yüksek riskli dış politika tercihleri yaptığını görüyoruz. Rusya’nın bu stratejik yöneliminin küresel politikaya etkisi büyük.

15. Küresel güvenlik mimarisinin yenilenmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. Bugün karşı karşıya olduğumuz tehditlerin çoğu –siber saldırılar, dezenformasyon, enerji güvenliği, göç baskısı– 20. yüzyılda tasarlanmış güvenlik mimarisinin kapsamının çok dışında. Yeni nesil tehditlere uygun uluslararası mekanizmalara ihtiyaç var.

4. Türkiye’nin Dış Politikası ve Bölgesel Rolü

16. Türkiye’nin çok yönlü dış politikasını nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye son yıllarda tek eksenli dış politikayı geride bırakarak çok boyutlu bir dış politika anlayışına yöneldi. Bu, “alternatifsizlikten” ziyade stratejik esneklik yaratma arzusunun bir sonucu. Türkiye’nin coğrafi konumu, tarihsel tecrübesi ve güvenlik kaygıları böyle çok yönlü bir yaklaşımı doğal kılıyor.

17. Türkiye’nin bölgesel rolünün geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye, bulunduğu coğrafyada hem askeri hem diplomatik hem de ekonomik açıdan anahtar bir aktör hâline geldi. Bu rolün daha da güçleneceğini düşünüyorum. Ancak bölgesel güç olmak sürekli bir dikkat, denge politikası ve çok boyutlu diplomasi gerektiriyor.

18. Komşu ülkelerle ilişkilerdeki en önemli fırsat ve riskler neler?
Fırsatlar: Enerji koridorları, ticaret potansiyeli, diplomatik nüfuz alanları.
Riskler: Bölgesel çatışmaların sürmesi, jeopolitik kırılganlıklar ve devlet dışı aktörlerin artan etkisi.
Türkiye’nin bu dengeyi iyi yönetmesi gerekiyor.

19. Türkiye'nin NATO’daki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye NATO’nun sadece askeri değil jeopolitik olarak da en kritik üyesi. Coğrafi konumu, bölgesel erişimi ve askeri kapasitesi ittifak için vazgeçilmez bir değer. Zaman zaman görüş ayrılıkları yaşansa da Türkiye’nin NATO içindeki stratejik ağırlığı çok yüksek.

20. Türkiye–AB ilişkileri sizce nereye gidiyor?
Bu ilişki “zorunlu bir ortaklık.” Tam üyelik perspektifi yeniden canlanabilir fakat bu kısa vadede gerçekleşecek bir süreç değil. Ancak karşılıklı ihtiyaçların arttığı bir döneme giriyoruz; bu nedenle yeni bir işbirliği modeli gündeme gelebilir.

5. Toplumsal ve Siyasal Dinamiklere Bakışınız

21. Popülizmin yükselişi Türkiye siyasetini nasıl etkiliyor?
Popülizm sadece Türkiye’nin değil, dünyanın gerçeği. Türkiye’de popülizm zaman zaman siyasi kutuplaşmayı derinleştiriyor ve rasyonel politik tartışmanın önüne geçebiliyor. Bununla birlikte popülizm, toplumsal taleplerin görünür olmasını da sağlıyor. Yani tek yönlü bir etkiden söz edemeyiz.

22. Gençlerin siyasete bakışı üzerine ne söylersiniz?
Gençler beklentileri yüksek, sabırsız ve oldukça sorgulayıcı. Geleneksel siyaset tarzına karşı mesafeliler; daha şeffaf, daha katılımcı, daha pragmatik bir siyaset dili talep ediyorlar. Bu, siyaset kurumunun kendisini yenilemesi için önemli bir fırsat.

23. Dijitalleşmenin politik davranışları nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?
Dijitalleşme siyaseti hızlandırdı; bilgiye erişimi kolaylaştırdı ve siyasi katılımı görünür kıldı. Ancak aynı zamanda bilgi kirliliği, kutuplaştırıcı söylem ve manipülasyon risklerini de yükseltti. Dolayısıyla dijitalleşme hem bir fırsat hem bir tehdit.

24. Küreselleşme çağında ulus-devletin rolü sizce değişiyor mu?
Evet, ancak bu bir zayıflama değil, dönüşüm. Ulus-devlet hâlâ sistemin temel aktörü fakat artık yalnızca klasik güvenlik ve sınır koruma rolüyle var olmuyor; ekonomik entegrasyon, teknoloji, göç ve bilgi akışı gibi alanlarda da yeni görevler üstleniyor.

25. Demokrasi–otoriterlik tartışmalarının küresel ölçekte geri dönmesinin nedeni nedir?
Ekonomik belirsizlik ve güvenlik kaygıları toplumları daha güçlü lider arayışına yöneltiyor. Bu durum dünyanın birçok yerinde demokratik normların zorlanmasına yol açıyor. Aslında yaşanan şey demokrasinin tamamen gerilemesi değil; demokrasi anlayışının yeniden tanımlanması.

6. Akademiye ve Geleceğe Dair

26. Siyaset bilimi eğitiminin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bu disiplin çok daha dijital, çok daha saha odaklı ve çok daha disiplinlerarası bir yapıya doğru evriliyor. Artık siyaset bilimi sadece teorik okumalarla sınırlı kalamaz; veri bilimi, psikoloji, teknoloji ve iletişim çalışmalarını da içermek zorunda.

27. Akademi–toplum ilişkisini nasıl güçlendirebiliriz?
Akademinin dili daha erişilebilir hâle gelmeli. Akademisyenlerin toplumsal tartışmaya katılması, araştırmaların sadece uzmanlara değil, geniş kitlelere hitap edecek biçimde sunulması önemli. Bilgi üreten kişi ile bilgi talep eden toplum arasındaki mesafe azalmalı.

28. Genç araştırmacılara tavsiyeleriniz neler?
Merak duygularını asla kaybetmesinler. Disiplinlerarası okumalar yapsınlar. Sabırlı ama tutkulu olsunlar. Akademi uzun bir yolculuktur; hızlı sonuç almak yerine derinlikli analiz yapmanın değerini anlamak gerekir.

29. Akademik üretimde sizi en çok zorlayan konu nedir?
En zorlayıcı olan kesinlikle zaman yönetimi. Derinlikli bir çalışma yapmak, yoğun gündem ve akademik sorumluluklar arasında büyük bir disiplin gerektiriyor. Ayrıca her konuyu zihinde sürekli yeniden tartmak da hem zevkli hem yorucu bir süreç.

30. Kariyerinizin devamında hangi alanlara odaklanmak istiyorsunuz?
Güç rekabeti, dış politika davranışı ve bölgesel güvenlik konuları akademik ilgi alanım olmaya devam edecek. Bunlara ek olarak akademiyi toplumla daha fazla buluşturan projeler üretmeyi çok önemsiyorum. Uzun vadede daha kapsayıcı, daha erişilebilir bir akademik üretim modeline katkı sağlamayı hedefliyorum.

Kaynak: Netgercek Özel

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.