Hava Durumu

Yorgunluk Siyasetinden Müphemlik Siyasetine Kaçış

Yazının Giriş Tarihi: 08.04.2024 09:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.04.2024 09:20



Dünya, iktisadi ve siyasi büyük bir dönüşüm yaşarken, tarih boyunca yaşanan en büyük içtimai dönüşümlerden birine tanıklık etmektedir. Bu içtimai değişim, toplumların yapısında ve psikolojisinde derin kırılmalar meydana getiriyor ve ciddi sosyolojik analizler gerektiriyor. Türkiye'deki siyasi partiler, seçim sonuçları üzerinden pek çok konuyu tartışırken, ne AK Parti, ne CHP, ne YRP, ne MHP ne de diğer partiler bu sosyolojik dönüşümü tam anlamıyla kavrayıp analiz edebilmiş değiller. Çoğunlukla geleneksel ideolojik teorilere veya anket şirketlerinin verilerine dayanarak analiz yapmaya çalışmaktalar.

Bu içtimai değişim ve dönüşümü anlamak için derinlemesine okumalar yapılması gerektiğine inanıyorum. Aksi halde, toplum olarak büyük sarsıntılar veya tsunamiler yaşayabiliriz. Siyasi partiler, genellikle seçim sonuçlarını kazanma ve kaybetme üzerinden değerlendirirken, toplumun değişen yapısını ve bu değişimin getirdiği sosyolojik dinamikleri göz ardı ediyorlar. Gerçekte, kazanmak ya da kaybetmekten öte, evrilen ve sıkışan bir sosyolojik yapı ile karşı karşıya bulunmaktayız ve bu yapıdan çıkış yolu henüz bulunamamıştır. Öte yandan, bu yeni durum sadece siyasetçiler için değil, aynı zamanda cemaatler, tarikatlar, sivil toplum kuruluşları ve tüm ideolojik yapılar için de incelenmesi zorunlu bir konudur.

Günümüz toplumu artık Michel Foucault'nun tanımladığı disiplin toplumunun öğeleri olan klinikler, timarhaneler, hapishaneler, kışlalar ve fabrikalardan oluşmuyor. Bu yapıların yerini fitness salonları, ofis kuleleri, bankalar, havaalanları, alışveriş merkezleri ve gen laboratuvarları gibi mekanlar almıştır. 21. yüzyıl toplumu, bir performans toplumuna dönüşmüştür ve bireyler 'itaat özneleri'nden 'performans özneleri'ne evrilmiştir. Bu yeni özneler, kendi kariyerlerinin ve yaşam yollarının girişimcileri ve fenomenleri olarak hareket etmektedirler. Foucault'nun iktidar analitiği, disiplin toplumunun performans toplumuna dönüşümünü yeterince açıklayamazken, 'kontrol toplumu' kavramı da bu dönüşümü tam olarak ifade edemiyor ve olumsuz bir anlam taşıyor.

Hakikatte, Türkiye toplumu "Yorgunluk Siyaseti"nden "Müphemlik Siyaseti"ne bir kaçış yaşamaktadır. Çağımızı "Post-Truth" asrı veya "Müphemlik Çağı" olarak nitelendiren günümüz bilim insanları, bu dönüşümü analiz etmek için birçok çalışma ortaya koymaktadırlar. Kore doğumlu Alman yazar ve filozof Byung-Chul Han’ın "Yorgunluk Toplumu" ve "Psikopolitika" kitapları, Alman bilim insanı Thomas Bauer’in "Dünyanın Tekdüzeleşmesi: Müphemlik ve Çeşitlilik Kaybı" ve "Müphemlik Kültürü ve İslam" kitapları, Fransız sosyolog ve filozof Zygmunt Bauman’ın "Modernlik ve Müphemlik" ve "Akışkan Modern Dünyada Yönetim" kitapları gibi eserler, çağımızı anlamamızda önemli katkılar sunabilir. Sağ-sol, laik-muhafazakar, liberal-sosyalist, İslamcı-milliyetçi ve batıcı-yerelci gibi geleneksel politik kavramlar artık eski etkilerini yitirdiğinden, hem dünya siyasetini hem de Türkiye'deki siyaseti yeni perspektifler üzerinden değerlendirmek zorunlu hale gelmiştir.

Yorgunluk siyaseti, yıllardır bireylerin ve toplumların günlük yaşamını, düşünsel yapılarını ve sosyal ilişkilerini şekillendiren bir olgu olarak varlığını sürdürmüştür. Ancak son yıllarda, yorucu ideolojik mücadelelerden bir tepki olarak, belirsizlik ve müphemlik siyasetine doğru bir kayış gözlemlenmektedir. Bu yeni siyaset anlayışı, kesinliklerin azaldığı, çoklu perspektiflerin ve belirsizliklerin ön plana çıktığı bir dünya ile uyumlu hale gelmektedir.

Müphemlik siyaseti, her şeyin net ve kesin olmadığı, çeşitli olasılıkların ve farklı görüşlerin mevcut olduğu bir ortamda gelişmektedir. Bu siyaset, bireyleri ve toplumları, sabit fikirlerden ve katı ideolojilerden uzaklaşmaya, daha esnek, adaptif ve açık fikirli olmaya teşvik eder. Bu durum, bireylerin sürekli değişen ve gelişen bir dünyaya uyum sağlamalarını kolaylaştırırken, aynı zamanda toplumsal çatışmaların ve kutuplaşmaların azalmasına yardımcı olabilir.

Yorgunluk siyasetinden müphemlik siyasetine geçiş, aynı zamanda çağımızın temel özelliklerinden biri olan hızlı bilgi akışı ve teknolojik gelişmelerle de ilişkilidir. Bilgiye erişimin kolaylaşması ve bilginin sürekli olarak güncellenmesi, bireylerin ve toplumların sabit ve kesin fikirlerden ziyade, değişime açık bir yaklaşım benimsemelerini gerektirir. Bu, bireylerin daha esnek düşünme becerileri kazanmasını ve farklı bakış açılarını daha kolay kabul etmesini sağlar.

Ancak, müphemlik siyasetinin de kendine özgü zorlukları bulunmaktadır. Belirsizlik, insanlarda anksiyete ve belirsizlik hissi yaratabilir. Ayrıca, çok sayıda olasılık ve görüşün varlığı, bireylerin ve toplumların karar alma süreçlerini karmaşıklaştırabilir. Bu nedenle, müphemlik siyaseti, bireylerin ve toplumların belirsizlikle başa çıkma ve karmaşık durumları yönetme becerilerini geliştirmelerini gerektirmektedir denir.

Sonuç olarak, yorgunluk siyasetinden müphemlik siyasetine kaçış, çağımızın zorluklarına ve olanaklarına uyum sağlama çabasını yansıtır. Bu kaçış, bireylerin ve toplumların daha esnek, açık fikirli ve adaptif olmalarını teşvik ederken, aynı zamanda hayatın her alanında belirsizlikle başa çıkma ve karar alma süreçlerinde yeni yaklaşımlar geliştirme ihtiyacını da beraberinde getirir. Müphemlik siyaseti, bireylerin ve toplumların sürekli değişen dünyaya adaptasyonunu kolaylaştırırken, aynı zamanda onları karmaşık ve belirsiz durumlarla başa çıkma konusunda daha yetkin hale getirmeyi amaçladığı ifade edilmektedir. Bu dönüşüm, çağdaş toplumların karşılaştığı en önemli zorluklardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.