Ortadoğu’nun kadim ufkunda, Maşriki’l Arabî, iki asırdır nice fırtınalara göğüs gerdi; şimdi yeniden derin bir yarılmanın, bir bölünmenin eşiğinde duruyor. Bir asır önce İngiliz ve Fransız haritacıların kanla çizdiği o meşum Sykes-Picot hudutları, bu kez daha hain, daha sinsice bir el tarafından yeniden şekillendiriliyor. Bir yanda Amerika’nın çıkar hesapları, diğer yanda Siyonizmin hiç durmayan yayılmacı emelleri… “Trump-Netanyahu Mutabakatı” adını taşıyan bu yeni oyun, biri aptal maskesi takmış, diğeri küstahça pervasız… Ve bu ikili, bölge halklarını korkutarak, yıldırarak, birbirine düşman ederek ilerlediğini sanıyor…
Ama soralım öyleyse: Bu coğrafyanın halkları, ülkelerinin başkentlerine kadar dayanan bu çağdaş Firavunlara, bu Nemrut artığı ordulara karşı, elleri bağlı, boynu bükük mü duracak? Elbette hayır! Çünkü bin yıllardır zulmün karşısında sabrı öğrenmiş, sabır dolunca da kıyamı başlatmış bir ümmet var bu topraklarda. Ekonomik buhranla, işgalin barbarlığıyla, soykırımın vahşetiyle sarsılan iki milyarlık İslam ümmeti, sadece bir işaret fişeğini beklemekte. Bugün sırtını İngiltere’ye, Amerika’ya yaslayarak Batı’nın çıkarları uğruna bedava askerlik yapan Siyonistler de çok iyi bilmeli ki: Bu toprağın kalbi ne satılıktır ne susturulabilir…
Artık vakit gelmiştir. Bu kirli oyunu bozmak, bölgeyi parça parça ederek bitmek tükenmek bilmeyen iç savaşlara mahkum etmek isteyenlerin senaryosunu tarihin çöplüğüne gömmek için, yeni bir ittifak zaruridir. Arap, Türk, Kürt ve Fars… Bu dört kadim damar, birbirine bağlandığında coğrafyamız yeniden nefes alacaktır. Tıpkı 17. yüzyılda Otuz Yıl ve Seksen Yıl Savaşlarının ardından Avrupa’ya barış getiren 1648 Vestfalya Anlaşması gibi bir “Yeni Maşrık Anlaşması” zamanı gelmiştir.
O tarihi anlaşmada Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu, Fransızlar, İspanyollar, İsveçliler ve Hollandalılar bir araya gelmiş; yüzyıllar süren kanı, gözyaşını sona erdirmişlerdi. Bugün de Türkiye, Katar, Kuveyt, BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve Cezayir ilk halkayı örmeli; ardından İran, Pakistan, Endonezya, Malezya ve Türkî Cumhuriyetler bu ittifaka katılarak Maşrık’a 21. yüzyılın barış haritasını armağan etmelidir.
İşte tam da böylesi bir türbülans çağında Türkiye, “Terörsüz Türkiye” hedefiyle önemli bir kapıyı araladı. Elli yıldır milyarlarca doların kurban edildiği terör girdabını, aklıselim bir ittifak şiarıyla sökmeye koyuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Biz Türkler, Kürtler ve Araplar olarak ittifak yaptığımızda atlarımızın rüzgârı Çin denizinden Adriyatik’e serin esintiler yaydı; atlarımızın şahlanışından bu topraklara huzur doğdu” sözleri tesadüf değildir. Bu sözler, yalnızca bugünün değil, yarının kodlarını da fısıldamaktadır.
Lakin öte yanda kurulan masalarda farklı bir plan işlemekte. Sykes-Picot’un yerini almak isteyen yeni düzen, bu kez bir Amerikan-İsrail mühendisliğiyle bölgeyi devletsizleştirmenin, halkları ufak tefek parçalara ayırmanın peşinde. Din, mezhep, etnik kimlik, hatta cinsiyet akımları… LGBT lobilerinden köpek derneklerine kadar türlü sosyolojik tuzaklar, böl ve yönet taktiğinin çağdaş maskeleri olarak sahnede. Siyonizmin bin yıldır bildiği şeydir bu: Parçalanan toplumlar, kendi kendini yer. Onlar da enkazdan yeni topraklar, yeni piyonlar devşirir…
Ancak unutulmamalıdır ki Gazze, küçücük bedeniyle dev bir hakikatin kalkanıdır. Bir avuç insanın kanı karşısında bile tek varlık sebebi soykırım olan bu Nemrut sürüsü, iki milyar insanın öfkesiyle yüzleşmeye muktedir değildir. İşte bu yüzden, yeni bir Vestfalya’ya benzer büyük bir bölgesel barış anlaşması, gelecek kuşaklara dev bir miras olacaktır.
Çünkü biz bu topraklarda yalnızca kendi halkımızın değil, adaletin, izzetin, merhametin nöbetçisiyiz. Firavunların tankı, Nemrutların uçağı ne kadar modern olursa olsun; karşında elinde taş, dilinde dua, kalbinde iman taşıyan bir halk varsa, yenilecektir…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Turan KIŞLAKÇI
Yeni Bir Vestfalya’ya Çağrı
Ortadoğu’nun kadim ufkunda, Maşriki’l Arabî, iki asırdır nice fırtınalara göğüs gerdi; şimdi yeniden derin bir yarılmanın, bir bölünmenin eşiğinde duruyor. Bir asır önce İngiliz ve Fransız haritacıların kanla çizdiği o meşum Sykes-Picot hudutları, bu kez daha hain, daha sinsice bir el tarafından yeniden şekillendiriliyor. Bir yanda Amerika’nın çıkar hesapları, diğer yanda Siyonizmin hiç durmayan yayılmacı emelleri… “Trump-Netanyahu Mutabakatı” adını taşıyan bu yeni oyun, biri aptal maskesi takmış, diğeri küstahça pervasız… Ve bu ikili, bölge halklarını korkutarak, yıldırarak, birbirine düşman ederek ilerlediğini sanıyor…
Ama soralım öyleyse: Bu coğrafyanın halkları, ülkelerinin başkentlerine kadar dayanan bu çağdaş Firavunlara, bu Nemrut artığı ordulara karşı, elleri bağlı, boynu bükük mü duracak? Elbette hayır! Çünkü bin yıllardır zulmün karşısında sabrı öğrenmiş, sabır dolunca da kıyamı başlatmış bir ümmet var bu topraklarda. Ekonomik buhranla, işgalin barbarlığıyla, soykırımın vahşetiyle sarsılan iki milyarlık İslam ümmeti, sadece bir işaret fişeğini beklemekte. Bugün sırtını İngiltere’ye, Amerika’ya yaslayarak Batı’nın çıkarları uğruna bedava askerlik yapan Siyonistler de çok iyi bilmeli ki: Bu toprağın kalbi ne satılıktır ne susturulabilir…
Artık vakit gelmiştir. Bu kirli oyunu bozmak, bölgeyi parça parça ederek bitmek tükenmek bilmeyen iç savaşlara mahkum etmek isteyenlerin senaryosunu tarihin çöplüğüne gömmek için, yeni bir ittifak zaruridir. Arap, Türk, Kürt ve Fars… Bu dört kadim damar, birbirine bağlandığında coğrafyamız yeniden nefes alacaktır. Tıpkı 17. yüzyılda Otuz Yıl ve Seksen Yıl Savaşlarının ardından Avrupa’ya barış getiren 1648 Vestfalya Anlaşması gibi bir “Yeni Maşrık Anlaşması” zamanı gelmiştir.
O tarihi anlaşmada Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu, Fransızlar, İspanyollar, İsveçliler ve Hollandalılar bir araya gelmiş; yüzyıllar süren kanı, gözyaşını sona erdirmişlerdi. Bugün de Türkiye, Katar, Kuveyt, BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve Cezayir ilk halkayı örmeli; ardından İran, Pakistan, Endonezya, Malezya ve Türkî Cumhuriyetler bu ittifaka katılarak Maşrık’a 21. yüzyılın barış haritasını armağan etmelidir.
İşte tam da böylesi bir türbülans çağında Türkiye, “Terörsüz Türkiye” hedefiyle önemli bir kapıyı araladı. Elli yıldır milyarlarca doların kurban edildiği terör girdabını, aklıselim bir ittifak şiarıyla sökmeye koyuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Biz Türkler, Kürtler ve Araplar olarak ittifak yaptığımızda atlarımızın rüzgârı Çin denizinden Adriyatik’e serin esintiler yaydı; atlarımızın şahlanışından bu topraklara huzur doğdu” sözleri tesadüf değildir. Bu sözler, yalnızca bugünün değil, yarının kodlarını da fısıldamaktadır.
Lakin öte yanda kurulan masalarda farklı bir plan işlemekte. Sykes-Picot’un yerini almak isteyen yeni düzen, bu kez bir Amerikan-İsrail mühendisliğiyle bölgeyi devletsizleştirmenin, halkları ufak tefek parçalara ayırmanın peşinde. Din, mezhep, etnik kimlik, hatta cinsiyet akımları… LGBT lobilerinden köpek derneklerine kadar türlü sosyolojik tuzaklar, böl ve yönet taktiğinin çağdaş maskeleri olarak sahnede. Siyonizmin bin yıldır bildiği şeydir bu: Parçalanan toplumlar, kendi kendini yer. Onlar da enkazdan yeni topraklar, yeni piyonlar devşirir…
Ancak unutulmamalıdır ki Gazze, küçücük bedeniyle dev bir hakikatin kalkanıdır. Bir avuç insanın kanı karşısında bile tek varlık sebebi soykırım olan bu Nemrut sürüsü, iki milyar insanın öfkesiyle yüzleşmeye muktedir değildir. İşte bu yüzden, yeni bir Vestfalya’ya benzer büyük bir bölgesel barış anlaşması, gelecek kuşaklara dev bir miras olacaktır.
Çünkü biz bu topraklarda yalnızca kendi halkımızın değil, adaletin, izzetin, merhametin nöbetçisiyiz. Firavunların tankı, Nemrutların uçağı ne kadar modern olursa olsun; karşında elinde taş, dilinde dua, kalbinde iman taşıyan bir halk varsa, yenilecektir…