Hava Durumu

Gazze’de Savaşan Hintli Bir Müslüman: Abdurrahman Riyaz

Yazının Giriş Tarihi: 08.11.2023 16:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.11.2023 16:30

Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı dönemindeki en çetin mücadelelerini 1915'te Çanakkale, 1916'da Irak'ın Kut'ül-Amare ve 1917'de Filistin'in Gazze cephelerinde verdi. Gazze Muharebeleri, Osmanlı'nın son savaşı olarak tarihe geçti. 1917 yılının Mart ayında, El-Ariş'ten gelerek Gazze'ye saldırıya geçen İngiliz kuvvetleri, ilk iki hücumlarında başarılı olamadı. Osmanlı askerleri, kazdıkları tünellerle İngilizlere ve içlerindeki Siyonist unsurlara yenilgiyi tattırdı. Ancak, Ekim 1917'deki üçüncü saldırılarında İngiliz ve Siyonist güçler, karadan, denizden ve havadan yoğun saldırılar düzenleyerek, cephane ve takviye yetersizliği çeken Osmanlı ordusunu yenilgiye uğrattı ve Gazze'yi işgal etti. Gazze Muharebeleri, Osmanlı'nın sadece son savaşı olmakla kalmadı, aynı zamanda çöküşünün de başladığı yer olarak kabul edilir.

Abdurrahman Riyaz

Osmanlı ordusunda Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Arnavut ve Boşnak askerlerin yanı sıra, Halife'nin cihad çağrısına icabet etmiş İslam dünyasının farklı köşelerinden Müslüman gençler de vardı. Bu gençlerden biri, Hindistanlı Abdurrahman Riyaz idi. Osmanlı'nın Kudüs ve Gazze muharebelerinde yer alan Riyaz, İngilizler tarafından aranan isimler arasındaydı. 1912 yılında Hindistan'dan gelen ve Dr. Muhtar Ahmed Ansari'nin öncülüğündeki Hint Kızılay heyetine Abdurrahman Riyaz (Baber) da dahil olmuştu. Riyaz, İslami ilimlere olan vakfı sayesinde Osmanlı Devleti tarafından Balkan Savaşı sonrasında Kudüs'teki Hindistanlılara ayrılmış olan Tekyetü'l-Hünud'a şeyh olarak atandı.

Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle birlikte Filistin cephesindeki savaşlarda yer alarak Arap aşiretleri arasında cihada teşvik faaliyetleri yürüten Riyaz, İngiliz kuvvetlerinin Sina Çölü üzerinden Gazze'ye yönelik saldırıları sırasında Osmanlı'nın Kudüs'ü savunan Dördüncü Ordu birliğine katıldı. Kudüs'ün savunulması için gösterdiği çaba ve gayretle kısa sürede Osmanlı ordusunun seçkin figürlerinden biri haline gelen Riyaz, İngiliz ordusunda savaşan Hintli askerlere yönelik Urduca propagandalar hazırlayarak onları Osmanlı saflarına katılmaya çağırdı. İngilizler, Riyaz'ın etkin propagandasından rahatsız olarak onun yakalanması için çalışmalara başladı. Kudüs'ün 1917 Aralık ayında düşmesi ve ertesi yıl imzalanan Mondros Mütarekesi sonrasında Riyaz, İstanbul'a geçmek zorunda kaldı.

Kasım 1918'de İstanbul'un İngilizler tarafından işgal edilmesiyle, Büyükdere'de Hintliler üzerindeki propagandasına devam eden Riyaz, 9 Nisan 1919'da İngilizler tarafından tutuklandı. Beyoğlu'nda altı ay boyunca bir bodrumda hapsedildikten sonra, Süveyş'teki bir esir kampına ve ardından Çanakkale'ye sevk edildi. Riyaz, üç yıl ağır şartlarda cezaevinde kaldıktan sonra, Milli Mücadele sırasında kaçarak Ankara'daki milli hükümete sığındı. Milli Mücadele'ye de katılan Riyaz, daha sonraki yıllarda maddi sıkıntılar çekti ancak 1929 yılında, o dönem Genelkurmay Başkanı olan Fevzi Çakmak ve Dördüncü Ordu komutanlarından Mersinli Mehmet Cemal'in aracılığıyla, İstanbul'un Fatih semtindeki Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Hindiler Tekkesi'nin şeyhi olarak atandı ve bir maaşa bağlandı. Riyaz, Mısır'ın El Ezher Üniversitesi ve Bağdat'taki Medrese-i Nu’maniyye'de İslami ilimler üzerine eğitim almış, birçok alimden icazet almış ve saygın bir bilgin olarak tanınmıştır. 19 Ağustos 1966'da İstanbul'da vefat eden Abdurrahman Riyaz, Topkapı Mezarlığı'nda binlerce seveni tarafından toprağa verildi.

Sonuç olarak, Osmanlı ordusu son savaşlarında, Şeyh Abdurrahman Riyaz gibi birçok fedakâr ve ümmete adanmış isimsiz kahramanı bünyesinde barındırdı. Ancak, tarih kitaplarımızı kendimiz yazmadığımız sürece, bu isimsiz kahramanlar unutulmaya yüz tutmaktadır. Bugün, tarihin en zalim ve barbar saldırılarından birine maruz kalan Gazze konusunda, bazı insanların kafası karışık olmasının asıl sebeplerinden biri de tarihiminizin hakkıyla bilinmemesidir. Onun içindir ki, tarihimizin unutulmuş kahramanlarını yeniden hatırlatma görevi, aydınlarımızın ve tarihçilerimizin omuzlarında bir vebal olarak durmaktadır.

Not: Hindistanlı Abdurrahman Riyaz'ın hayatını yazmam için beni teşvik eden ve "Revnakoğlu'nun İstanbul'u" kitabındaki bilgileri bana sunan değerli hocam Prof. Dr. Mustafa Koç'a minnettarım.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.