Hava Durumu

Emir Şekip Arslan ve Siyonist Liderler

Yazının Giriş Tarihi: 28.08.2024 17:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.08.2024 17:29


Günümüz, Emir Şekip Arslan gibi düşünür ve politikacılara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Arap dünyasında sorunların yoğunlaştığı bu dönemde, cesur yazar ve politikacıların eksikliği, mevcut problemlerin çözülmemesine yol açıyor. Osmanlı'nın çöktüğü bir dönemde, Emir Şekip Arslan’ın Cenevre, Lozan, Paris ve Londra'da batılı yazarlar ve siyasetçiler karşısında sergilediği tavır gerçekten takdire şayandır.

Emir Şekip Arslan’ın, İsrail’in ilk başbakanlarından Haim Weizmann ve David Ben-Gurion gibi Siyonist liderlere karşı gösterdiği duruş, bugünün bütün siyasetçilerine örnek olmalıdır. Weizmann, 1930 yılında Cenevre’de bulunan Emir Şekip ile bir İngiliz okulu müdürü olan Mr. Oliver aracılığıyla Filistin meselesini görüşmek ister. Ancak Emir Şekip, arkadaşı İhsan el-Cabiri ile birlikte, Weizmann ile görüşmenin imkansız olduğunu ve Siyonist taleplerin Araplar tarafından kabul edilemeyeceğini Mr. Oliver’a bildirir. Hatta Emir Şekip, "Eğer Araplar arasında Siyonistlerin taleplerini kabul eden biri varsa, biz ona karşıyız" der. Bu sözler üzerine Oliver, görüşmeden öfkeli ve hayal kırıklığı içinde ayrılır.

Siyonistler, Emir Şekip Arslan ve İhsan el-Cabiri liderliğindeki Cenevre'deki Suriye-Filistin Konferansı'nın faaliyetlerini yakından izlemekteydi. Yıllar sonra, 1934 yılında, bu kez David Ben-Gurion, Arslan ve el-Cabiri ile görüşmek için bir yol buldu ve milyonlarca Yahudiyi Filistin'e yerleştirmek amacıyla Arap ülkelerine mali yardım karşılığında bir plan sundu. Emir Şekip bu durumu bir yazısında şöyle anlatır: “Ben-Gurion, Fransız bir tercüman ile gelip bizimle görüşmek istedi ve zorla Filistin’in Yahudileştirilmesi gerektiğini, İngiltere'nin bunu engelleyemeyeceğini, fakat bizimle anlaşarak yapılmasını istediklerini söyledi. Biz de ona hak ettiği şekilde alaycı bir yanıt verdik ve dedik ki: ‘Sen ve halkın, İngilizler de dahil, Arap milletinin ölmediğini ve asla ölmeyeceğini göreceksiniz ve bu projeniz bir hayal içinde bir hayaldir.’”

Emir Şekip makalesinde şöyle devam eder: “Birkaç gün önce de, İbrani Üniversitesi'nin müdürü Minas geldi ve bizimle görüşmek ve evlerimize gelmek istedi. Biz de kendisine zaman darlığı nedeniyle evlerimizde kabul edemeyeceğimizi belirttik ve öğleden sonra çay içmek için 'Hugenin Cafe' adlı bir kafeyi belirledik. Biz, ünlü yazar Emil Khoury’yi de yanımıza alarak üçümüz kafede buluştuk. Minas çok sakin ve kibar bir şekilde konuşarak Filistin'in bölünmesi hakkında ne düşündüğümüzü sordu. Biz de kesinlikle buna katılmadığımızı söyledik. O da belirli bir süre için on yıllık bir ateşkes yapılıp yapılamayacağını sordu. Biz de ‘Yahudi göçü devam edecek mi?’ dedik. O da ‘Arapların doğum oranına bağlı olarak,’ dedi. Bunun üzerine konuyu değiştirdik ve bu tür önerilerle ilgili tartışmalara girmemek için başka bir tarafa çevirdik ve o da bizimle konuşmaktan tamamen vazgeçti. İlk ve ikinci olarak olanlar tam olarak bunlardır.”

Emir Şekip Arslan, makalesinin devamında şunları not eder: “Eğer Yahudiler, İngilizler ve Arap görünümlü onların iş birlikçileri tarafından, görünüşte Arap milliyetçiliğine hizmet eden, ancak gerçekte yabancılara hizmet eden yeni bir entrika planlanıyorsa, onlara şunu müjdeliyoruz ki bu entrika, sahte belgenin entrikasından daha fazla başarı elde edemeyecek. Ve biz yeryüzünde kimseye korkmayız, çünkü gerçek diye bir şey var olduğu sürece, ona karşı çıkan her şeyin sırtını kıracaktır. Eğer Cenevre'de ve Lozan’da Yahudilerle müzakerelere girmiş bir Arap şahsiyet varsa ve biz bunu bilmiyorsak, bu haberi anlatanın bu şahsiyetin ismini açıklaması gerekir. Ancak, Cenevre'de Yahudilerle böyle bir müzakereye girmiş bir Arap şahsiyetin var olduğunu düşünmüyoruz, bu ancak siyonist medyanın isimsiz yaydığı kişilerin bir casus oyunu olduğunu biliyoruz.”

David Ben-Gurion, "Arap Liderlerle Görüşmelerim" adlı kitabında bu görüşmenin ayrıntılarını anlatır ve Arslan'ın çok katı tutumlara sahip olduğunu, Siyonizm ile hiçbir şekilde iş birliği yapmayı reddettiğini belirtir. Ayrıca, Arslan'ın, İngiltere'nin Filistin'deki politikalarının Yahudileri çoğunluk haline getirmeyi amaçladığına ve bunun gerçekleşmesi halinde Arapların sonunun geleceğine inandığını ortaya koyar.

Sonuç olarak, Arap dünyası, en zor dönemlerde Batı'nın kalbinde bu onurlu tavrı sergileyen aydınlar ve politikacılara ihtiyaç duymaktadır. Batılılara, havuç ve sopa siyasetinin artık tutmadığını göstermeliyiz. Bu tavrı sergileyenler elbette ki içimizdeki iş birlikçiler tarafından itham edilecektir. Ancak sonunda zafer, bu coğrafyanın gerçek çocuklarının olacaktır. Hatırlanacağı üzere, milli duruşuna rağmen, Şekip Arslan da İngilizler, Siyonistler ve onlarla iş birliği yapan Arap liderler tarafından faşist ve Nazi propagandası yapmakla suçlanarak hedef alınmıştı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.