Hava Durumu

20. Yüzyılda Türk ve Arap Algısını Kim Şekillendirdi?

Yazının Giriş Tarihi: 28.09.2023 11:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.09.2023 11:56

Türk ve Arap toplumları, uzun bir geçmişi paylaşmalarına rağmen, bugün birbirlerine yabancılaşmış gibi görünüyorlar. Bu yabancılaşma, büyük ölçüde Batılıların yazdığı tarihlerin ve oluşturduğu algının bir sonucudur. İslam'ın çatısı altında bin yıldan fazla bir süre bir arada yaşamış olan bu iki büyük kavim, son yüzyıl boyunca birbirlerine yönelik yanlış anlayışların ve ırkçı düşüncelerin etkisi altında kalmıştır. Bu yanlış algılar da, ırkçı düşünceleri besliyor ve coğrafyamızı bölüp, emperyalistlerin emrine amade hale getirmeye devam ediyor. 

Bu algıların temel nedenlerinden biri, Türklerin ve Arapların tarihlerinin İngilizler, Fransızlar ve Amerikalılar tarafından yazılmasıdır. Bir yüzyıl önce, Batılılar tarafından yazılan bu tarihler, hâlâ bu toplumların birbirlerini tanımlamalarının temelini oluşturuyor. Örneğin, Türkiye'de bazı batıcı faşist ırkçılar, Birinci Dünya Savaşı sırasında bütün Arapları ihanetle suçlamaktadır. Bu iddia, Osmanlı İmparatorluğu'nun Arapları 5 asır yönetme gerçeğini ve Arapların Osmanlı ordusunun bir parçası olduğu gerçeğini göz ardı ediyor. Diğer yandan, Arap ırkçıları da Türkleri, Arapları 500 yıl boyunca sömürmüş gibi göstermektedir, bu iddia da Osmanlı İmparatorluğu'nun sömürgecilere ve emperyalistlere karşı yıllarca süren mücadelesini ve Batı ile Arap dünyası arasında bir set oluşunu göz ardı ediyor

Hatta bu ırkçı algılar o kadar ileri gitti ki, bugün sıradan bir Türk'ün gözünde Araplar pis ve geri kalmış insanlar gibi görülüyor, Arapların gözünde ise Türkler Cengiz Han veya Moğolların soyundan gelmiş vahşi, barbar ve soyguncu bir millet olarak tasvir ediliyor. Bu yanlış algılar, Batılıların 200 yıl önce bu coğrafyaya ektikleri fitne tohumlarının kök saldığını gösteriyor. Bu kötü bilinçaltını besleyen şeyler, siyasi, kültürel, tarihi, akademik ve toplumsal düzeyde hiçbir şekilde ele alınmadı. Bugün birkaç kişinin sosyal medya üzerinden yaydığı nefret söyleminin bu kadar hızlı yayılmasının nedeni de bilinçaltındaki bu karanlık odalardır. Batılılar, yüzyıl sonra bile bu coğrafyada yine oyunlar kurarken, Türkler ve Araplar birbirleriyle çekişsin istiyorlar. Sonucun kimin lehine olacağını artık hepimiz biliyoruz. Ancak ne yazık ki bu algıların bize daha fazla zaman kaybettireceğini göremiyoruz. Sizce de artık buna dur demenin zamanı gelmedi mi? 

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında, Fransız Üçüncü Cumhuriyeti'nin kavramlarını benimseyen siyasi ve entelektüel akıl, İslam'ı Arapların Türklere dayattığı bir din olarak gösterdi. Bu nedenle, Fransız Üçüncü Cumhuriyetçilerin dünya çapında yaymaya çalıştığı dine savaş açan dışlayıcı laiklik, rövanşist milliyetçilik ve pozitivist ruh gibi siyasi nazariyeler Türkiye Cumhuriyeti'nde de benimsendi. Fransız jakobenlerinden tevarüs edilen bu bakış açısı, Arap dünyasına ve Araplara yönelik algıyı da etkiledi. Arapça harf sisteminin Latin alfabesine geçirilmesi, Arapça kelimelerin Türkçe’den ayıklanması, ezanın Türkçe okunması, Kur'an-ı Kerim'in Arapçasının yasaklanıp Türkçe olarak okunması ve Hz. Muhammed (sav)'in Türk olduğu propagandası gibi uygulamalar yaygınlaştırıldı. Arap Irkçılar da, Türkiye’ye ve Türklere karşı benzer şekilde ayrımcılık yapmıştır. 

Osmanlı'nın ünlü devlet adamı ve düşünürlerinden Ahmet Cevdet Paşa, "Tezakir" adlı kitabında, Arapların Türkleri ve Türklerin Arapları tanımadığını belirtir. Türklerin bir iş girifleştiğinde “Arap saçına döndü” demesinin sebebi budur. Çünkü oluşturulan algılardan dolayı Türklerin gözünde Araplar, zenci ve kıvırcık saçlı olarak tahayyül ediliyordu. Ancak bu algı gerçek değildi. Turgut Özal dönemi ve 22 yıllık AK Parti iktidarı ile birlikte bu fitne tohumları biraz azalmış olsa da tamamen ortadan kalkmamıştır. Çünkü bu tohumların kökenini besleyen tarihi, fikri, siyasi ve toplumsal nedenler halen varlığını sürdürüyor. 200 yıl önce İngiliz, Fransız ve Amerikan üniversiteleri ve kolejlerinde oluşturulan algı, hâlâ bu coğrafyada etkisini sürdürmektedir. Hatta yerel üniversiteler bile Batılıların bu kitaplarını öğrencilerine okutmaya devam ediyor. 

Sonuç olarak, sosyal medyanın etkisiyle daha da lümpenleşen, kötüleşen, tiktoklaşan ve bayağılaşan bu durumu düzeltmek için acil çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Türki Cumhuriyetler ve Arap ülkelerinin üniversitelerinde birlikte okutulacak ortak tarih kitaplarının yazımı için daha ne kadar beklemeli?

Karşılıklı kültür merkezleri kurma zamanı gelmedi mi? Batılıların bize artık bir yerleri ile güldüğü gerçeğini görmüyor musunuz?

Binlerce yıl boyunca birbirleriyle savaşmış olan Batı ülkeleri bugün Avrupa çatısı altında bir araya gelebiliyorsa, binlerce yıl boyunca barış içinde yaşamış, ancak son yüzyılda emperyalistlerin müdahalesiyle bölünmüş olan coğrafyamızın insanları neden aynı şeyi başaramasın?

Artık bu kadar ahmaklığa ve cahilliğe dur deme zamanı. Coğrafyamızın geleceğini düşünen yerel siyasetçilere, aydınlara, solculara, liberallere, milliyetçilere, laiklere ve İslamcılara sesleniyorum: "Yeter artık!"… Yeni Türkiye yüzyılının daha güçlü olması için elinizi taşın altına sokun. Çünkü adalet ve merhametle dolu şehirlerimizi yeniden inşa etmek için artık bilinçli ve birleştirici adımlar atma zamanı geldi ve geçiyor…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.