Hava Durumu

Türkiye’nin Siyasetinde “Seçim”in Gölgesi

Yazının Giriş Tarihi: 31.10.2025 14:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.10.2025 14:14

Türkiye’de artık hiçbir gelişme, seçimden bağımsız okunamıyor.
Ekonomiden dış politikaya, yargı kararlarından güvenlik hamlelerine kadar her şeyin altında bir “seçim hesabı” aranıyor. “Terörsüz Türkiye” vurgusu da, ana muhalefete yönelik operasyonlar da, meydanlara taşınan tepkiler de, hatta partiler arası ittifak trafiği de bu büyük resmin birer parçası.

İktidar cephesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilme zeminini hazırlarken, muhalefet cephesi de özellikle CHP’nin merkezinde şekillenen bir “iktidar değişimi denklemine” formül arıyor. Her iki taraf için de tablo hem zorlu hem fırsatlarla dolu.

Erdoğan’ın Stratejik Denge Oyunu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetin merkezindeki en belirleyici figür olmaya devam ediyor.
Bir yandan transfer hamleleriyle muhalefeti zayıflatıyor, diğer yandan DEM Partisi ile temas kurarak yeni denge arayışına giriyor.
DEVA ve Gelecek Partisi gibi AK Parti’den kopan yapılarla kurduğu “örtük temas” ise kamuoyuna “birleşen sağ blok” görüntüsü vermeyi amaçlıyor.

Ancak Erdoğan açısından da ittifak kaçınılmaz. MHP’nin desteğini kaybetmeden, yeni toplumsal koalisyonları da ikna etmek zorunda.

CHP ve Yeni Dönem Muhalefeti

CHP, yerel seçimlerde birinci parti olmasına rağmen hâlâ yüzde 50+1’den uzak.
Bu tablo, iktidar değişiminin sadece seçim başarısıyla değil, geniş bir toplumsal mutabakatla mümkün olabileceğini gösteriyor.
Özgür Özel, bu gerçeği görerek “demokrasi – otokrasi ayrımı” temelinde yeni bir siyasal hat çiziyor.
“Abilik” veya “patronluk” rolünü reddedip, “ortak payda”yı önceleyen bir dil kullanıyor.
Ancak bu yaklaşım, eski müttefiklerde –özellikle DEVA ve Gelecek cephesinde– temkinli bir kuşkuya yol açıyor.
Zira CHP’nin, bu iki partinin iktidarla her temasını “gizli pazarlık” olarak yorumlaması, güven zeminini zedeliyor.

Babacan ve Davutoğlu’nun Duruşu

Ali Babacan’ın son açıklamaları, “AK Parti’ye dönüş sinyali” olarak yorumlansa da, dikkatli okunduğunda tablo farklı.
Babacan, Erdoğan’a kişisel bir kırgınlığı olmadığını, ancak sistemsel farklılıkların giderilemeyeceğini açıkça dile getiriyor.
“Başkanlık sistemini daha da takviye edeceğiz diyorlar, bizse yetkinin paylaşılmasını savunuyoruz” cümlesi, bu kopuşun ideolojik derinliğini ortaya koyuyor.
Davutoğlu ise, “Devlet zorda, ekonomi iflas noktasında denirse, görev almaktan kaçmam” diyerek kendini “kriz zamanının devlet adamı” konumuna yerleştiriyor.
Bu çıkış, iktidara yakınlaşmak değil; aksine, devletin yeniden inşasında rol alma iddiasının ifadesi.

Siyasetin İnce Çizgisi: Güven

Bugün Türk siyasetinde asıl mesele ideolojiden çok güven.
Ne liderlere ne partilere ne de ittifaklara tam güven kalmış durumda.
Her söz, her duruş, her fotoğraf yeni tartışmalar doğuruyor.
Bu da siyaseti sürekli krizlerle ve şüphelerle besliyor.

CHP’nin “demokratik ortak payda” çağrısı, Babacan ve Davutoğlu’nun “devlet bilinci” vurgusu, Erdoğan’ın “istikrar” söylemi…
Hepsi, aslında farklı pencerelerden aynı gerçeğe işaret ediyor: Türkiye yeni bir siyasal denge arıyor.
Ancak bu denge, geçmiş ittifakların tekrarından değil, yeni bir güven inşasından doğacak.

Önümüzdeki dönem sadece sandık günü değil, zihinsel bir seçim dönemi de olacak.
Kim değişime hazır, kim mevcut düzenin devamını istiyor, kim gerçekten “devleti yeniden inşa” edebilecek vizyona sahip — toplum bunu tartacak.

Türkiye bir kez daha, “iktidar mı değişecek, yoksa sistem mi yenilenecek?” sorusunun eşiğinde.
Ve bu kez, cevabı sadece siyasetçiler değil, güven duygusunu yeniden inşa edebilenler verecek.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.