Sınır Aşıldığında: İfade Özgürlüğü Mü, Sistemli Provokasyon Mu?
Yazının Giriş Tarihi: 02.07.2025 11:24
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.07.2025 11:25
Toplum olarak birçok konuda farklılıklarımız olabilir. İnanç biçimlerimiz, yaşam tarzlarımız, ibadet alışkanlıklarımız, hatta siyasi görüşlerimiz çeşitlilik gösterir. Kimimiz dindardır, kimimiz seküler yaşar; kimimiz beş vakit namazında, kimimiz sadece bayramlarda camiyle buluşur. Ancak tüm bu çeşitliliğe rağmen bizi bir arada tutan ortak değerler vardır. Ve bu değerlerin başında da toplumsal kutsallarımıza duyulan saygı gelir. İşte bu nedenle, son günlerde kamuoyunda infial yaratan Hz. Muhammed’e yönelik karikatür, sadece bir “çizim” değil; açıkça bir değer ihlalidir.
Meselenin özü şudur: Kutsallar üzerinden yapılan hakaret, alay ya da aşağılama içeren her türlü söylem, ifade özgürlüğü kisvesi altında meşrulaştırılamaz. Özgürlük, bir başkasının inançlarını aşağılamak değil; kendi düşüncesini saygı çerçevesinde ortaya koyabilmektir. “Biz aslında peygamberi değil, başka bir şeyi hedef aldık” gibi savunmalar artık kamuoyunu tatmin etmemektedir. Çünkü zeka ürünü olduğu iddia edilen bir karikatürün, neyi ima ettiğini kestiremeyecek kadar naif çizildiğine kimse inanmaz. Bu tür içerikler; ne düşündüğünü bilen, neyi hedeflediğini ölçen, stratejik mesajlar taşıyan işlerdir. Dolayısıyla bunun “yanlış anlaşılma” olduğu yönündeki açıklamalar, hakareti perdeleme girişiminden öteye geçemez.
Kimi çevreler, eleştirilerden sıyrılmak için “ama onlar Gazze’ye en çok destek veren yayındı” diyerek mevzuyu başka bir zemine taşımaya çalışıyor. Ancak bu savunma da ikna edici olmaktan uzaktır. Çünkü mesele, Filistin’e destek vermekle ölçülecek kadar basit değil. Avrupa’da da pek çok medya kuruluşu, STK ve aktivist Gazze için ses yükseltiyor. Ama bu durum, İslam’a ya da kutsallarımıza hakaret edilmesine sessiz kalmayı gerektirmez. Kutsalımıza uzanan bir dilin, nereden geldiği ya da geçmişte ne yaptığı ikinci plandadır.
Burada daha derin bir sorgulama yapmamız gerekiyor: Gerçekten bu bir “espri” mi yoksa sistematik bir kültürel provokasyon mu? Çünkü benzeri senaryoları daha önce Batı dünyasında da gördük. Danimarka’daki karikatür krizi, Fransa’daki Charlie Hebdo olayı, Kur’an yakma eylemleri… Bu gibi örnekler, sadece bireysel eylemler değil; toplumsal fay hatlarını test eden, milyonları provoke etmeyi amaçlayan stratejik hamlelerdir. Şimdi aynı yöntem, bu kez içeriden uygulanıyor olabilir. Bu ihtimali göz ardı etmek saflık olur.
Bununla birlikte, her ne kadar haklı bir öfke taşısak da, tepkilerimizde dengeyi korumalıyız. Çünkü bu tür provokasyonlar, sadece kutsalımıza hakaret etmekle kalmaz; aynı zamanda toplumsal düzeni hedef alır. Bu yüzden bizler hem inanç değerlerimize sahip çıkmalı hem de bu sürecin devletin kurumlarını yıpratacak bir zemine sürüklenmesine müsaade etmemeliyiz. Hukuki zeminde mücadele ederek, sağduyulu ve kararlı bir duruş sergilemek; hem dinimize hem demokrasimize sahip çıkmanın en doğru yoludur.
Unutmayalım: Hz. Muhammed (s.a.v), sadece bir inanç önderi değil; milyonlarca insanın gönlünde yer etmiş bir ahlak, adalet ve merhamet timsalidir. Onun adını karikatürize etmek, yalnızca Müslümanların değil; insanlık onurunun da sınandığı bir noktadır.
Toplum olarak kırmızı çizgilerimizi ifade ederken; yakıp yıkmadan, kamu düzenini bozmadan, hukuk ve akıl sınırları içinde kalmak zorundayız. Çünkü bizim tepkimiz de, en az inandığımız değerler kadar şerefli ve onurlu olmalıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Soner ZORLUOĞLU
Sınır Aşıldığında: İfade Özgürlüğü Mü, Sistemli Provokasyon Mu?
Toplum olarak birçok konuda farklılıklarımız olabilir. İnanç biçimlerimiz, yaşam tarzlarımız, ibadet alışkanlıklarımız, hatta siyasi görüşlerimiz çeşitlilik gösterir. Kimimiz dindardır, kimimiz seküler yaşar; kimimiz beş vakit namazında, kimimiz sadece bayramlarda camiyle buluşur. Ancak tüm bu çeşitliliğe rağmen bizi bir arada tutan ortak değerler vardır. Ve bu değerlerin başında da toplumsal kutsallarımıza duyulan saygı gelir. İşte bu nedenle, son günlerde kamuoyunda infial yaratan Hz. Muhammed’e yönelik karikatür, sadece bir “çizim” değil; açıkça bir değer ihlalidir.
Meselenin özü şudur: Kutsallar üzerinden yapılan hakaret, alay ya da aşağılama içeren her türlü söylem, ifade özgürlüğü kisvesi altında meşrulaştırılamaz. Özgürlük, bir başkasının inançlarını aşağılamak değil; kendi düşüncesini saygı çerçevesinde ortaya koyabilmektir. “Biz aslında peygamberi değil, başka bir şeyi hedef aldık” gibi savunmalar artık kamuoyunu tatmin etmemektedir. Çünkü zeka ürünü olduğu iddia edilen bir karikatürün, neyi ima ettiğini kestiremeyecek kadar naif çizildiğine kimse inanmaz. Bu tür içerikler; ne düşündüğünü bilen, neyi hedeflediğini ölçen, stratejik mesajlar taşıyan işlerdir. Dolayısıyla bunun “yanlış anlaşılma” olduğu yönündeki açıklamalar, hakareti perdeleme girişiminden öteye geçemez.
Kimi çevreler, eleştirilerden sıyrılmak için “ama onlar Gazze’ye en çok destek veren yayındı” diyerek mevzuyu başka bir zemine taşımaya çalışıyor. Ancak bu savunma da ikna edici olmaktan uzaktır. Çünkü mesele, Filistin’e destek vermekle ölçülecek kadar basit değil. Avrupa’da da pek çok medya kuruluşu, STK ve aktivist Gazze için ses yükseltiyor. Ama bu durum, İslam’a ya da kutsallarımıza hakaret edilmesine sessiz kalmayı gerektirmez. Kutsalımıza uzanan bir dilin, nereden geldiği ya da geçmişte ne yaptığı ikinci plandadır.
Burada daha derin bir sorgulama yapmamız gerekiyor: Gerçekten bu bir “espri” mi yoksa sistematik bir kültürel provokasyon mu? Çünkü benzeri senaryoları daha önce Batı dünyasında da gördük. Danimarka’daki karikatür krizi, Fransa’daki Charlie Hebdo olayı, Kur’an yakma eylemleri… Bu gibi örnekler, sadece bireysel eylemler değil; toplumsal fay hatlarını test eden, milyonları provoke etmeyi amaçlayan stratejik hamlelerdir. Şimdi aynı yöntem, bu kez içeriden uygulanıyor olabilir. Bu ihtimali göz ardı etmek saflık olur.
Bununla birlikte, her ne kadar haklı bir öfke taşısak da, tepkilerimizde dengeyi korumalıyız. Çünkü bu tür provokasyonlar, sadece kutsalımıza hakaret etmekle kalmaz; aynı zamanda toplumsal düzeni hedef alır. Bu yüzden bizler hem inanç değerlerimize sahip çıkmalı hem de bu sürecin devletin kurumlarını yıpratacak bir zemine sürüklenmesine müsaade etmemeliyiz. Hukuki zeminde mücadele ederek, sağduyulu ve kararlı bir duruş sergilemek; hem dinimize hem demokrasimize sahip çıkmanın en doğru yoludur.
Unutmayalım: Hz. Muhammed (s.a.v), sadece bir inanç önderi değil; milyonlarca insanın gönlünde yer etmiş bir ahlak, adalet ve merhamet timsalidir. Onun adını karikatürize etmek, yalnızca Müslümanların değil; insanlık onurunun da sınandığı bir noktadır.
Toplum olarak kırmızı çizgilerimizi ifade ederken; yakıp yıkmadan, kamu düzenini bozmadan, hukuk ve akıl sınırları içinde kalmak zorundayız. Çünkü bizim tepkimiz de, en az inandığımız değerler kadar şerefli ve onurlu olmalıdır.