Hava Durumu

Pakistan-Hindistan Gerilimi: Tarihsel Kırılmalar, Batı’nın Gölgesi ve Türkiye’nin Diplomatik Duruşu”

Yazının Giriş Tarihi: 07.05.2025 11:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.05.2025 11:04

Güney Asya’da yaşanan her gerilim, yüzeyde bir askeri hareketlilik gibi görünse de, aslında yüzyılı aşkın süredir yazılan karmaşık bir oyunun yeni perdesidir. Hindistan ve Pakistan arasındaki bu derin rekabet, sadece dini ya da etnik bir ayrışmanın ürünü değildir. Bu, İngiliz İmparatorluğu’nun kolonyal mirası, Batı'nın bölgesel istikrarı sürekli ertelenmiş bir hayale dönüştürme stratejisi ve uluslararası istihbarat örgütlerinin ince ayarlarıyla şekillenmiş bir “kontrollü kaos” senaryosudur.

Bölünmenin Arka Planı: Bir Mühendisliğin Ürünü
1947’de Britanya’nın Hindistan’ı bölerek arkasında Pakistan’ı bırakması, bir bağımsızlık zaferi olarak değil, uzun vadeli bir jeopolitik mühendislik olarak okunmalıdır. “Radcliff Hattı” ile çizilen sınırlar, bilinçli olarak flu bırakıldı. En tartışmalı bölge olan Keşmir, tam da bu amaçla açıkta bırakıldı. Bugün hâlâ Keşmir üzerinden çıkan çatışmaların, nükleer tehdit seviyesine ulaşmasının altında bu hesap yatmaktadır.

İngiliz istihbarat servisi MI6’nın bölgedeki faaliyetleri, sadece kolonyal dönemde değil, Soğuk Savaş boyunca da devam etti. Her barış girişimi, bir sabotajla sonuçsuz kaldı. Çünkü kalıcı bir barış, Batı'nın bölgedeki oyun alanını daraltacaktı.

Son Gelişmeler: Nisan 2025 Gerilimi
2025 yılı, bu tarihsel gerilimin yeni bir krizle tırmandığı yıl oldu. 22 Nisan'da Hindistan'ın Pahalgam bölgesinde 26 Hindu turistin hayatını kaybettiği kanlı saldırının ardından Hindistan, bu eylemin arkasında Pakistan merkezli Lashkar-e-Taiba ve The Resistance Front örgütlerinin olduğunu iddia etti. Hemen ardından "Operation Sindoor" adı altında Pakistan’ın sınır bölgelerine hava saldırıları düzenledi. Dokuz farklı hedef vuruldu, en az 26 kişi hayatını kaybetti, 40’tan fazla kişi yaralandı.

Pakistan ise bu saldırıları “uluslararası hukuka aykırı” ve “doğrudan sivil alanları hedef alan” eylemler olarak tanımladı. Beş Hint savaş uçağının düşürüldüğünü açıklayan Pakistan yönetimi, misilleme hakkını saklı tuttuğunu duyurdu. 2003’te imzalanan ateşkesten bu yana yaşanan en ciddi askeri tırmanış, Güney Asya’yı yeniden dünya gündeminin merkezine oturttu.

Türkiye’nin Tutumu: Sessiz Güç, Dengeli Diplomasi
Tarihsel olarak Pakistan ile dostane ilişkileri bulunan Türkiye, son gelişmeler karşısında dikkatli bir diplomasi yürütüyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Pakistanlı mevkidaşı İshak Dar ile yaptığı görüşmede itidal çağrısı yaptı. Ankara, bu tür krizlerin ancak diyalog yoluyla çözülebileceğini vurguladı.

Ancak Hint medyasında Türkiye’nin Pakistan’a “dolaylı askeri destek” verdiği yönünde bazı iddialar yayıldı. Bu iddialar gerçeği yansıtmamakla birlikte, Türkiye-Hindistan ilişkilerini zedelemeye yönelik bir dezenformasyon kampanyası izlenimi veriyor. Türkiye, bu süreçte herhangi bir tarafı askeri anlamda desteklemek yerine, bölgesel istikrarı sağlamak adına diplomatik köprü rolünü üstlenmeye çalışmaktadır.

Batı’nın Gölgesi: Savaşın Hep Kazananı Var mı?
Her Pakistan-Hindistan gerilimi, Batılı savunma şirketlerinin hisselerini yükseltiyor. NATO’ya yakın analiz merkezleri yeni “denge stratejileri” açıklıyor, silah satışları hızlanıyor. Kriz derinleştikçe barış umutları değil, güvenlik harcamaları artıyor. Bu kurguda kazananlar bellidir; kaybeden ise yalnızca bölge halklarıdır.

Türkiye, son yıllarda kendi savunma sanayisini geliştirirken aynı zamanda "arabulucu devlet" kimliğini de inşa etmeye çalışıyor. İsrail-Filistin, Rusya-Ukrayna, Libya gibi krizlerde gösterilen diplomatik duruş, benzer şekilde Pakistan-Hindistan hattında da sürdürülebilir barış için model olabilir.

Keşmir meselesi çözülmeden Güney Asya’da kalıcı barış mümkün değildir. Ancak bu çözümün önündeki en büyük engel, sadece tarafların iradesi değil; Batı’nın gölge oyunlarıdır. Türkiye gibi güçler, burada tarihi gerçeklikleri tanıyan ama duygusal değil rasyonel diplomasiyle hareket eden bir denge unsurudur.

Bugün Pakistan-Hindistan hattı ne kadar kriz içindeyse, dünya kamuoyu da o ölçüde sınav veriyor. Çünkü bu çatışma sadece sınırlar üzerinden değil, insanlık değerleri üzerinden okunmalı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.