Ortadoğu’nun kalbinde yine büyük bir satranç oynanıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı 20 maddelik Gazze planı, kâğıt üzerinde iddialı başlıklar sunsa da, bölgedeki gerçekler her satırı tartışmalı kılıyor. Plan; rehinelerin serbest bırakılmasından Hamas’ın silahsızlandırılmasına, geçici bir yönetimden yeniden inşaya kadar geniş bir çerçeve çiziyor. Ancak Hamas’a verilen “3–4 gün içinde kabul edin, yoksa sonuçlarına katlanırsınız” ültimatomu, diplomasiden çok baskının dili olarak kayıtlara geçti.
Netanyahu’nun Hesabı
İsrail Başbakanı Netanyahu, içeride protestolar ve yolsuzluk dosyalarıyla sıkışmış durumda. Trump’ın planına verdiği hızlı destek, hem içeride nefes alma hem de dışarıda uluslararası baskıyı hafifletme çabası. Ancak İsrail’deki aşırı sağ kanat, bu tür tavizlere sert tepki gösteriyor. Netanyahu için her adım, koltuğunu koruma refleksiyle atılıyor.
Gazze’nin Gerçeği
Bugün Gazze’de yaşanan insani tablo, her türlü planın önüne geçiyor. İsrail’in kuzey ve güneyi birbirine bağlayan son yol olan Al-Rashid Caddesi’ni kapatması, sivillerin hareket alanını neredeyse tamamen yok etti. Yardım filoları denizde engellerle karşılaşıyor, hastaneler işlevini yitiriyor, elektrik ve ilaç krizi büyüyor. Halkın gündeminde Trump’ın 20 maddesi değil, bir sonraki gün hayatta kalabilmek var.
Türkiye’nin Rolü
Türkiye bu süreçte hem insani hem de diplomatik cephede öne çıkıyor. Doha’daki görüşmelere katılacak Türk heyeti, planın yeniden şekillenmesi için devrede. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gazze halkının çıkarlarını görmezden gelen her çözüm dünya barışı için tehdittir” sözleri, Ankara’nın yaklaşımını özetliyor. Türkiye’nin bu roldeki önemi, yalnızca bölgesel değil; aynı zamanda küresel vicdanı diri tutma çabasında saklı.
Çıkmazlar
Hamas’ın planı kabul etmesi düşük ihtimal. İsrail’in sahadaki uygulamaları yüksek maliyetli ve riskli. Bölgesel aktörler –Katar, Mısır, Ürdün– kendi çıkarlarını masaya koyuyor. Uluslararası hukuk ise sivillerin yerinden edilmesi ve insani hak ihlalleri nedeniyle ciddi baskı unsuru olarak öne çıkıyor.
Trump’ın planı, siyasi olarak iddialı görünebilir. Netanyahu’ya manevra alanı, Trump’a seçim öncesi vitrin kazandırabilir. Ama barış, İsrail’in güvenlik kaygılarının ya da Hamas’ın silah bırakıp bırakmamasının ötesindedir. Gerçek barış, Gazze’deki çocukların güvenle uyuyabildiği, ailelerin yarınından emin olduğu bir düzen demektir.
Türkiye, tam da bu noktada, diplomasinin soğuk masalarını insani gerçeklikle buluşturan köprü rolünü üstleniyor. Bugün atılacak adımlar, tarihe yalnızca devletlerin çıkarlarıyla değil, Gazze halkının gözyaşlarıyla da yazılacaktır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Soner ZORLUOĞLU
Gazze’de Planlar, Gerçekler ve Diplomasi
Ortadoğu’nun kalbinde yine büyük bir satranç oynanıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı 20 maddelik Gazze planı, kâğıt üzerinde iddialı başlıklar sunsa da, bölgedeki gerçekler her satırı tartışmalı kılıyor. Plan; rehinelerin serbest bırakılmasından Hamas’ın silahsızlandırılmasına, geçici bir yönetimden yeniden inşaya kadar geniş bir çerçeve çiziyor. Ancak Hamas’a verilen “3–4 gün içinde kabul edin, yoksa sonuçlarına katlanırsınız” ültimatomu, diplomasiden çok baskının dili olarak kayıtlara geçti.
Netanyahu’nun Hesabı
İsrail Başbakanı Netanyahu, içeride protestolar ve yolsuzluk dosyalarıyla sıkışmış durumda. Trump’ın planına verdiği hızlı destek, hem içeride nefes alma hem de dışarıda uluslararası baskıyı hafifletme çabası. Ancak İsrail’deki aşırı sağ kanat, bu tür tavizlere sert tepki gösteriyor. Netanyahu için her adım, koltuğunu koruma refleksiyle atılıyor.
Gazze’nin Gerçeği
Bugün Gazze’de yaşanan insani tablo, her türlü planın önüne geçiyor. İsrail’in kuzey ve güneyi birbirine bağlayan son yol olan Al-Rashid Caddesi’ni kapatması, sivillerin hareket alanını neredeyse tamamen yok etti. Yardım filoları denizde engellerle karşılaşıyor, hastaneler işlevini yitiriyor, elektrik ve ilaç krizi büyüyor. Halkın gündeminde Trump’ın 20 maddesi değil, bir sonraki gün hayatta kalabilmek var.
Türkiye’nin Rolü
Türkiye bu süreçte hem insani hem de diplomatik cephede öne çıkıyor. Doha’daki görüşmelere katılacak Türk heyeti, planın yeniden şekillenmesi için devrede. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gazze halkının çıkarlarını görmezden gelen her çözüm dünya barışı için tehdittir” sözleri, Ankara’nın yaklaşımını özetliyor. Türkiye’nin bu roldeki önemi, yalnızca bölgesel değil; aynı zamanda küresel vicdanı diri tutma çabasında saklı.
Çıkmazlar
Hamas’ın planı kabul etmesi düşük ihtimal. İsrail’in sahadaki uygulamaları yüksek maliyetli ve riskli. Bölgesel aktörler –Katar, Mısır, Ürdün– kendi çıkarlarını masaya koyuyor. Uluslararası hukuk ise sivillerin yerinden edilmesi ve insani hak ihlalleri nedeniyle ciddi baskı unsuru olarak öne çıkıyor.
Trump’ın planı, siyasi olarak iddialı görünebilir. Netanyahu’ya manevra alanı, Trump’a seçim öncesi vitrin kazandırabilir. Ama barış, İsrail’in güvenlik kaygılarının ya da Hamas’ın silah bırakıp bırakmamasının ötesindedir. Gerçek barış, Gazze’deki çocukların güvenle uyuyabildiği, ailelerin yarınından emin olduğu bir düzen demektir.
Türkiye, tam da bu noktada, diplomasinin soğuk masalarını insani gerçeklikle buluşturan köprü rolünü üstleniyor. Bugün atılacak adımlar, tarihe yalnızca devletlerin çıkarlarıyla değil, Gazze halkının gözyaşlarıyla da yazılacaktır.