Hava Durumu

KÜRESEL İKTİDAR SEÇKİNLERİ VE PEDOFİLİ

Yazının Giriş Tarihi: 17.01.2024 17:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.01.2024 17:42

ABD’deki üst seçkin sınıfı tanımlamak için iktidar seçkinleri kavramını kullanan Wright Mills’e göre ABD’de iktidar seçkinleri askerî-endüstriyel bir kompleks halinde ekonomik, siyasî ve askerî seçkinlerden oluşan bir sınıftır.  Siyasi ve iktisadi hayatta baskın konumdadırlar. Zaman zaman rekabet ortaya çıksa da aralarında bir uzlaşma mevcuttur. Yine W. Mills’in tespitlerine göre, günümüz Amerikan toplumunda üst mevkilerde bulunan askerlerin siyasî hayatta  ağırlıkları fazladır. Askerî seçkinlerin konumu, güç ve etkileri diğer iktidar seçkinlerinin üzerindedir. Amerikan kapitalizmi askerî bir kapitalizmdir.  Bu üç grubun mensupları genellikle aynı sosyal tabanı paylaşırlar, çoğunlukla beyaz  protestan ailelerden, üst veya üst orta sınıflardan gelirler. İktidar seçkinlerinin mensupları olarak büyük işadamları ve çok uluslu şirketlerin yöneticileri, yüksek kademedeki subaylar ve siyasî partilerin üst yöneticileri ile senato ve temsilciler meclisi üyeleri, gelirleri ve meslekî konumları itibariyle toplumsal piramidin en üst kesimini oluşturur. Mills’in iktidar seçkinleri görüşüne karşılık, D. Reisman tepede birleşik bir iktidar seçkinlerinin olmadığını aksine veto gruplarından bahsedilebileceğini ifade eder.  Sosyal ve siyasî piramidin üst katmanlarında, farklı menfaat gruplarının varlığı söz konusudur. Reisman bu gruplara veto grupları adını verir. Bunlar arasında bir denge oluşur. Hiçbir grup iktidara tam sahip olamaz. Amerikan seçkinler zümresini tanımlamak için Reisman’ın veto grupları kavramından ziyade W. Mills’in iktidar seçkinleri kavramı daha yaygın kabul görmüştür.

Wright Mills’in iktidar seçkinlerinin çoğunluğu her ne kadar beyaz protestan ailelerden gelse de aslında ekonomik seçkinler arasında azımsanmayacak oranda Yahudi kökenli aileler mevcuttur. Ayrıca Katolik gruplar da ihmale gelmeyecek bir orandadır. İktidar seçkinleri etnik bakımdan türdeş değildir. İki bloklu dünya sonrası küresel kapitalizmin eriştiği aşama, iktidar seçkinlerini ABD merkezli tanımlamak yerine küresel iktidar seçkinleri kavramının kullanılmasını daha tercihe şayan kılmıştır. Bu kavram için aynı zamanda küresel süper sınıf tabiri de tercih edilmektedir.   Küresel süper sınıf dünyada nispeten az sayıda insanın elindeki muazzam, orantısız güç ve servet yoğunluğunu ifade eder. Üst sınıf, inanılmaz derecede küçük bir grup ferdin orantısız gücünü elinde barındırır.  En güçlü bağlılıkları vatandaşı oldukları ülkeleriyle değil, birbirleriyledir.  Bu seçkinler grubu çoğunlukla milli devletlere alternatif olarak bir dünya hükümeti kurulmasını talep etmektedirler. Sahibi oldukları bu orantısız gücü en iyi kurulacak dünya hükümeti vasıtasıyla kullanabileceklerdir.  Küresel süper sınıf içerisinde ekonomi ve akademi alanlarında Yahudi kökenli seçkinler oldukça etkilidirler. Gazze’deki soykırım karşısında ABD ve Avrupa’daki hükümetlerin ve akademik çevrelerin tutumları bu etki derecelerinin bir göstergesidir.

Küresel çokuluslu şirketler eski sosyalist blok içinde yer alan ülkelerde de faaliyet göstermeye başladıktan sonra liberal kapitalizm tam anlamıyla küresel bir olguya dönüşmüştür. Dünyadaki en zengin ve güçlü fertlerden oluşan küresel seçkinler düzenli olarak Davos ve Bilderberg gibi mekanlarda belli periyotlarla özel olarak toplanırlar. Bu toplantılarda küresel ölçekte sadece ekonomi ve teknoloji alanında değil sosyal ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere takip edilecek politikalar üzerinde istişare ve bilgilendirme yaparlar.  Kurdukları vakıf, ekonomik ve sivil  kuruluşlar vasıtasıyla ekonomi ve iş dünyası haricinde medya ve iletişim sektörü başta olmak üzere, akademi ve bilim dünyasını da kontrol edip yönlendirme potansiyeline sahiptirler. Öncelik hem kendi şahsi menfaat ve hedeflerinde hem de  küresel süper sınıfın ortak menfaatlerindedir.

Epstein Adasıyla ilgili skandalın gündeme gelmesi, küresel iktidar seçkinlerinin bir bölümüyle ilgili gerçeğin dikkat çekici boyutunu da yeniden açığa çıkarmış oldu.  Bu hadise  akademik ve entelektüel bir geçmişe sahiptir.  Köken olarak bir Alman Yahudisi olan ve getto tecrübesine sahip bulanan Franz  Boas’ın kurduğu antropoloji okulu ve bu okuldan yetişen Ruth Benedict ve Margaret Mead gibi antropologlar kültürel görelilik kavramı çerçevesinde cinsel ahlakın ve cinsiyete özgü rollerin kültürden kültüre farklılık gösterebileceği görüşünü savunmuşlardır. (Gettolarda yaşayan Yahudiler için kültürel görelilik kavramının kendilerini savunma açısından kullanışlı bir enstrüman olduğu varsayılabilir.) Cinsiyete özgü bazı roller toplumdan topluma farklılık gösterse de ilkel topluluk diye adlandırılan avcı toplayıcı toplulukların hemen hemen tamamında aile merkezi konuma sahiptir. Temel ahlaki normlar büyük oranda ortaktır. Margaret Mead’in Samoa adalarında yaptığı çalışmalara dayalı tespit ve yorumlamalar, daha sonra aynı bölgede ve aynı topluluklar üzerinde çalışma yapan antropolog Derek  Freeman yayınladığı “Margaret Mead and The Heretic” adlı kitapta Mead’ın verdiği gerçek dışı bilgilerden örnekler vererek eleştiriye tabi tutmuştur. Margaret Mead’in evlilik öncesi cinsel serbesti olduğuna dair ilettiği bilginin aksine, Derek Freeman Samoalılarda özellikle genç kızların evliliğe kadar bekaretlerini korunmalarının önemli bir ahlaki değer olduğunu belirtmiştir.  Margaret Mead’in yaptığı çalışma, fazla sayıda sosyal bilimci tarafından referans alınsa da bu bilgilerin doğruluğu ve güvenirliği tartışmalıdır. 

Cinsel devrim kavramıyla popüler olan Wilhelm Reich, çalışmalarını Freud’un yolundan devam ettirmiş, insanın haz ve istekleri istikametinde bir cinsel serbestiyi savunmuştur. Pedofili konusunda ise, çocuk cinselliğinin özgürleştirilmesinin diğer insanların özgürlüğüne yol açacağını öne sürmüştür. Ona göre çocukların bu şekilde özgürleştirilmesi, onları daha mutlu kılacaktır.

Alfred C. Kinsey  yazmış olduğu raporlarla cinsellik ile ilgili tartışmaları, Batı toplumlarının gündemine sokmuştur. Kurucusu olduğu  Kinsey Enstitüsü’nde çalışmalara katılan bir araştırmacının verdiği bilgiye göre, yazılan raporda yer alan çocukluk dönemi cinsel bulgularının önemli bir kısmının bir pedofilin tecrübelerine  dayanması,  tepki ve tenkitleri beraberinde getirmiştir. Kinsey’in asıl amacının o dönem yasak olan eşcinselliği normalleştirmek olduğu bilinmektedir. Kinsey, yetişkinler ve çocuklar arasındaki cinsel ilişkinin tamamen normal olduğunu iddia etmiş, cinselliği ahlaki ve dini değerlerden arındırarak cinsel serbestiyi  savunmuştur. Kinsey Enstitüsü’nün çalışmaları Rockfeller Vakfı tarafından mali açıdan desteklenmiştir.

Kinsey’in takipçisi olan John Money, cinsiyetin insan biyolojisiyle ilgisi olmadığını toplumsal olarak inşa edildiğini öne sürer. Bunu ifade etmek için de toplumsal cinsiyet/gender kavramını kullanır. Ayrıca kendisi pedofiliyi de normal bir ilişki biçimi olarak gördüğünü ifade etmiştir. Kinsey Enstitüsü’nde görev yapan John. Money’e göre erkeklik ve kadınlık, sadece toplumsal olarak inşa edilmektedir. Hatta bu konuda eline geçen bir fırsatı değerlendirir, 6 aylıkken sünnet nedeniyle cinsel uzvu ağır hasar alan  ikiz kardeşten biri olan Brune Reimarın ailesinin kendisine başvurması üzerine çocuğun ailesini çeşitli ameliyatlarla kız olmasına ikna etmiştir. Ancak, zamanla bunda başarılı olunamaz, sonunda cinsiyeti dönüştürülen  Reimer tekrar çeşitli ameliyatlarla kendi asıl biyolojik cinsiyetine dönmek durumunda kalır. Hatta evlenir.  Ancak yeniden erkekliğe dönüşünde tam başarı sağlanamaz. İçine düştüğü durumun yol açtığı psikolojik travmayı aşamayan Reimer 25 yaşında hayatına son verir. Toplumsal cinsiyet/gender teorisini savunan John Money açısından bu hadise  büyük bir başarısızlıktır.

Yine bir Alman sosyal pedagog olan Helmut Kentler, Almanya’da eşcinselliğin kabul edilmediği dönemlerde açıkça eşcinsel olduğunu dile getirmiş ve pedofili arkadaş çevresiyle ünlenmiştir. Wilhelm Reich ve Alfred  Kinsey’den etkilenen Kentler, çocukların kendi aralarındaki ve yetişkinlerin çocuklarla rızaya dayalı cinsel ilişkilerin suç olmaktan çıkarılmasını savunmuştur.

1970’li yıllarda Batı toplumlarında pedofili açık bir şekilde savunulmaktaydı. birtakım sivil örgütlenmelerin yanısıra bazı  sol ve liberal partiler ile yeşiller hareketi içerisinde pedofiliyi destekleyen bir sosyal tabanın varlığı göze çarpar, daha sonraları gelişen toplumsal tepkiler üzerine günümüzde  açık bir şekilde savunanlar oldukça azınlığa düşmüşlerdir.  ABD ve Avrupa’da marjinal konumda olsalar da halen pedofiliyi savunan gruplar mevcuttur.

 Küresel seçkin çevrelerinden destek bulan eşcinselliğin ve trans bireylerin normalleştirilmesi ile ilgili söylemin etkili olmasıyla birlikte zaman içerisinde bunlarla ilgili kanuni düzenlemeler yapılmıştır. Bu konularda  karşıt görüşlere ifade hürriyeti kısıtlanmakta, baskı altına alınmaktadır. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyeleri tarafından gerçekleştirilen ve Türkçeye de çevrilen eşcinsellikle ilgili  tıbbi ve psikolojik araştırmanın bulgularını içeren “Eşcinsel Hayat Tarzının Sağlık Tehlikeleri” adlı yayın her nedense görmezden gelinmektedir. Bu kitaptaki veri ve bulgular eşcinselliğin kamu sağlığı için bir tehdit olduğunu göstermektedir. Daha ziyade hak ve özgürlükler açısından gündeme getirilen eşcinsellik meselesinin bilimsel veriler ışığında kamu sağlığı açısından tartışılması madalyonun diğer yüzünü görmek açısından önemlidir.

Dr. Debra Soh,  biyolojiye karşı savaş olarak nitelediği toplumsal cinsiyet/gender yaklaşımıyla ilgili derlediği bazı bilimsel bulguları içeren “Toplumsal Cinsiyetin Sonu” başlığıyla Türkçeye de tercüme edilen bir kitap yayınlamıştır. Yazar  ABD’de görüşlerini ifade edebileceği bir akademik kurum bulamamıştır. Sonunda hayatında hiç kiliseye gitmemiş biri olmasına rağmen bu görüşlerini bir Kilise’de aktarma imkanına sahip olmuştur.  ABD ve Avrupa’da bilim camiası ve akademik çevreler belli kuruluşların baskı ve yönlendirmesi altındadır. Bunların dünya görüşleri bellidir. Günümüzde toplumsal cinsiyet/gender kavramının popüler muhtevası lgbt-i ve biyolojik cinsiyetin inkarını içerecek şekilde savunulmaktadır. Gender/toplumsal cinsiyet kavramı bu dünya görüşlerini aktarmak için kültürel bir kargo işlevi görmektedir.

Bugünün küresel süper sınıfta açığa çıkan pedofili ve benzeri sapkınlıklara bu çevrelerin belli bir kesiminde yaygın olan dünya görüşü kaynaklık etmektedir. Özellikle bireyi merkeze alan hazcı yaklaşımlar, Tanrıyı ve aileyi merkeze alan kadim geleneksel değerlerle kavgalı bir dünya görüşüne dayanmaktadır.   Batı toplumlarında pedofili ve ensest ilişkileri savunan akımlar, bugün için  marjinal konumda olsalar da  lgbt akımıyla birlikte eşzamanlı olarak ortaya çıkmışlardır. Pedofiliyi savunanlar bugün için marjinal konumda olsalar da küresel iktidar seçkinleri arasında marjinal değillerdir. Pedofili bu seçkinlerin önemli bir bölümünün dünya görüşlerinin bir parçasıdır, diğer bir ifadeyle ideolojik bir tercihtir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.