İsrail'in, aylar öncesinden bildiği halde beklediği 'Hamas saldırısına' karşılık 7 Ekim'den beri sürdürdüğü insanlık dışı 'Gazze operasyonu' kısa bir aradan sonra aynı şiddetle devam ediyor. 

En baştan İsrail'in niyetinin Gazze'deki Filistinlilerin tamamına yakınını göç ettirmek ve Gazze'yi ilhak ederek İsrail toprağı ilan etmek olduğunu yazmıştık. Zaten bu bir niyet de değil bir plan olarak İsrail yönetimi tarafından ifade edilmişti. 

Şimdi, başta İsrail'e kayıtsız şartsız destek veren ABD ve AB yönetimlerinin 'iyi polis rolüne' soyunduklarını ve İsrail'in bu planınına karşı olduklarına dair açıklamalar duyuyoruz. Ancak bu açıklamalar bence sahte. Çünkü, uygulama sürecinin zaten böyle planlandığı görülüyor. Yani insan hakları, küresel müesses nizam için ABD ve AB yönetimleri vicdanlara hitap etsin ama bize fiilen kimse karışmasın şeklinde bir uzlaşma yapılmış.

 İsrail Gazze'yi ilhak planını uygulamaya devam edecek ve Gazze'deki Filistinlileri Mısır sınırına yığacak. O aşamadan sonra sınırı açmamak Mısır için çok zor olacak ve açmaması halinde Mısır yönetimi insan haklarına aykırı davranmakla suçlanacak. Öldüren yerine kaçışa izin vermeyen eleştirilecek. Bunlar oyunun sahnedeki güncel icrasından ibaret.

İsrail mi ABD'yi, ABD mi İsrail'i kullanıyor? Belki de her ikisi. Ortadoğu'daki kadim enerji fırsatları ve Doğu Akdeniz'deki yeni rezervler, Süveyş'e alternatif yeni kanal projesi vs. Hiçbiri bu kadar kan akıtmaya, insanlıktan çıkmaya değemez. Yalan dolan çakma tevrat metinleriyle türetilmiş bir ideolojinin bunları yaptırdığını gösterebilirsiniz ama kimseyi inandıramazsınız. Asil motivasyon para.

Bu sadece öldürdüklerinizden geri kalanların nefretini katmerleştirir. 

Bir de geleceği göremeyen İsrail yönetiminin 'siyonizm' kıskacında yaptıklarıyla hem İsrail'deki hem de dünya genelindeki yahudilerin geleceğini karartması meselesi var. 

İkinci Dünya Savaşı daha başlamadan ve bittikten sonra bile Almanya'da tarihin en büyük zulmüne ve soykırımına maruz kalmış yahudiler, ne yazık ki siyonist ideolojiyi benimsemiş bir kitle yüzünden hem İsrail'de hem de dünya genelinde bulundukları yerlerde ciddi güvenlik kaygıları içinde yaşayacaklar. Bu bir kez daha olmamalıydı. Soykırıma maruz kalmış bir halk tekrar bu kaygılara sürüklenmemeliydi. O halkı temsil edenler, tarihlerini doğru okumalı ve anlayarak savaşın, vahşetin, masum insanları öldürmenin değil barışın, huzurun, insan haklarının yanında durmalıydı. 

Netanyahu ve benzerleri temsil ettikleri ve güvenliğini sağladıklarını söyledikleri ulus için çok büyük tehlikelerin kapısını ardına kadar açmış oldular.