Hayır. Bitti zannedenler ya da 'bitti propagandası yapanlar' gafil avlanmaya mahkumdur. Harp okulları darbecilik tohumlarının ekildiği yerler olmaya devam ederse Türkiye 'Mısır, Irak, Suriye olma' riskinden kurtulamaz. Sadece Türkiye Cumhuriyeti dönemindeki darbe, muhtıra ve benzer girişimleri hatırlatalım:
27 Mayıs 1960: Tam darbe, milli iradeyle gelenler asıldı.
31 Mart 1971: Yüzde 80 darbe, milli iradeyle gelenler indirildi, hapsedildi.
12 Eylül 1980: Tam darbe, milli iradeyle gelenler indirildi, hapsedildi.
28 Şubat 1997: Yüzde 80 darbe, milli iradeyle gelenler indirildi, eve kapatıldı.
27 Nisan 2007: Yüzde 30 darbe, milli iradeye gelenlere had bildirilmek istendi, püskürtüldü.
15 Temmuz 2016: Tam darbe girişimi, milli iradeyle gelenler ve halk birlikte durdurdu.
30 Ağustos 2024: Darbe Geleneği kılıçlar sallanarak hatırlatıldı, bakalım ne olacak?
Siyaset ülke yönetimde asla boşluk bırakmamalı. Ülkeyi yönetme yetkisini milletten alanlar o koltuklara oturduğunda rehavete kapılmamalı. 'Devlet ben oldum' sanmamalı. Unutmamalı ki ezelden beri devlet başka bir şey, halk başka bir şeydir. Bazıları 'devleti halk oluşturuyor' gibi romantik saçmalıklar dökebilir ama böyle bir oluşum mümkün değildir, olamaz.
Halk gerçektir, devlet sanaldır. Asla ve asla devlet halkı temsil etmez. Devlet memurdur, bürokrasidir, askerdir. Tabiii ki onlar da insandır ve milletin halkın içinden çıkmıştır ama çıktıkları için artık halk ile benzerlikleri, kaygıları, ülküleri farklılaşmıştır. Bu nedenle de soyut bir kavram uğruna yani devlet için yani kendileri için halkı feda etmeye bayılırlar. Bazen halk dalkavukluğu yapsalar da kendilerini daima halktan üstün görürler, halka hizmet ettiklerine dair propagandalar yapılsa da aslında halkın onlara hizmet etmesinin en doğrusu olduğunu düşünürler. Daha ilerisini söyleyelim, kendilerini 'tanrı' sanırlar. Bu nedenle de gayet huzur içinde, isteyerek bilerek, halka haddini bildirmek onlar için haktır ve hiç vicdan azabı duymadan halka zulüm edebilirler. Bu kafadakilerin çoğunlukta olduğu devletlerde ki biz öyle bir devlet geleneğine saplanmış kalmış durumdayız, halkın seçtikleri kendilerini devlet sanıp halk için demokrasi için özgürlükler için hür teşebbüs için çalışmayı unutursa onların da başına halkların başına gelenler gelir.
Sonuç olarak:
Seçilenler 'devletleşirse' devletin hastalıklı hücreleri bunu fırsata çevirmek ister. O nedenle Ak Parti seçmeninde de kadrolarında da son yıllarda iyice yükselen 'kendini devlet sanma, devleti de her zaman iyi bir şey bilme yanılgısı' son bulmalı. Bu siyaset, geleneğindeki 'fikir, inanç ve teşebbüs hürriyeti' üçlemesinin bir tanesini bile ihmal ettiğinde zayıflar. Her zayıflık hastalıkları ayağa kaldırır. Bu ülkenin devletlerinde hep var olmuş ve fırsat kollayan hastalıklı hücreleri de 'darbeci kodlarla' eksi 100 derecede binlerce yıl yaşayabilir. Beklediği sıcaklık oluşursa hemen harekete geçmeye kalkışır.
Daha bir sürü nedenle, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 'kılıç sallayanlarla' ilgili tavrı çok ama çok önemlidir.
Allah ülkemizi darbecilerden, darbecileri hoş görenlerden korusun...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Oğuzhan Alptemur ile DERİN ANALİZ
Darbeler dönemi bitti mi?
Hayır. Bitti zannedenler ya da 'bitti propagandası yapanlar' gafil avlanmaya mahkumdur. Harp okulları darbecilik tohumlarının ekildiği yerler olmaya devam ederse Türkiye 'Mısır, Irak, Suriye olma' riskinden kurtulamaz. Sadece Türkiye Cumhuriyeti dönemindeki darbe, muhtıra ve benzer girişimleri hatırlatalım:
27 Mayıs 1960: Tam darbe, milli iradeyle gelenler asıldı.
31 Mart 1971: Yüzde 80 darbe, milli iradeyle gelenler indirildi, hapsedildi.
12 Eylül 1980: Tam darbe, milli iradeyle gelenler indirildi, hapsedildi.
28 Şubat 1997: Yüzde 80 darbe, milli iradeyle gelenler indirildi, eve kapatıldı.
27 Nisan 2007: Yüzde 30 darbe, milli iradeye gelenlere had bildirilmek istendi, püskürtüldü.
15 Temmuz 2016: Tam darbe girişimi, milli iradeyle gelenler ve halk birlikte durdurdu.
30 Ağustos 2024: Darbe Geleneği kılıçlar sallanarak hatırlatıldı, bakalım ne olacak?
Siyaset ülke yönetimde asla boşluk bırakmamalı. Ülkeyi yönetme yetkisini milletten alanlar o koltuklara oturduğunda rehavete kapılmamalı. 'Devlet ben oldum' sanmamalı. Unutmamalı ki ezelden beri devlet başka bir şey, halk başka bir şeydir. Bazıları 'devleti halk oluşturuyor' gibi romantik saçmalıklar dökebilir ama böyle bir oluşum mümkün değildir, olamaz.
Halk gerçektir, devlet sanaldır. Asla ve asla devlet halkı temsil etmez. Devlet memurdur, bürokrasidir, askerdir. Tabiii ki onlar da insandır ve milletin halkın içinden çıkmıştır ama çıktıkları için artık halk ile benzerlikleri, kaygıları, ülküleri farklılaşmıştır. Bu nedenle de soyut bir kavram uğruna yani devlet için yani kendileri için halkı feda etmeye bayılırlar. Bazen halk dalkavukluğu yapsalar da kendilerini daima halktan üstün görürler, halka hizmet ettiklerine dair propagandalar yapılsa da aslında halkın onlara hizmet etmesinin en doğrusu olduğunu düşünürler. Daha ilerisini söyleyelim, kendilerini 'tanrı' sanırlar. Bu nedenle de gayet huzur içinde, isteyerek bilerek, halka haddini bildirmek onlar için haktır ve hiç vicdan azabı duymadan halka zulüm edebilirler. Bu kafadakilerin çoğunlukta olduğu devletlerde ki biz öyle bir devlet geleneğine saplanmış kalmış durumdayız, halkın seçtikleri kendilerini devlet sanıp halk için demokrasi için özgürlükler için hür teşebbüs için çalışmayı unutursa onların da başına halkların başına gelenler gelir.
Sonuç olarak:
Seçilenler 'devletleşirse' devletin hastalıklı hücreleri bunu fırsata çevirmek ister. O nedenle Ak Parti seçmeninde de kadrolarında da son yıllarda iyice yükselen 'kendini devlet sanma, devleti de her zaman iyi bir şey bilme yanılgısı' son bulmalı. Bu siyaset, geleneğindeki 'fikir, inanç ve teşebbüs hürriyeti' üçlemesinin bir tanesini bile ihmal ettiğinde zayıflar. Her zayıflık hastalıkları ayağa kaldırır. Bu ülkenin devletlerinde hep var olmuş ve fırsat kollayan hastalıklı hücreleri de 'darbeci kodlarla' eksi 100 derecede binlerce yıl yaşayabilir. Beklediği sıcaklık oluşursa hemen harekete geçmeye kalkışır.
Daha bir sürü nedenle, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 'kılıç sallayanlarla' ilgili tavrı çok ama çok önemlidir.
Allah ülkemizi darbecilerden, darbecileri hoş görenlerden korusun...