Hava Durumu

Ey Kudüs kiminsin?

Yazının Giriş Tarihi: 17.09.2025 18:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.09.2025 19:03

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yaptığı basın toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak “Kudüs bizimdir, sizin değildir Erdoğan” şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Netanyahu dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ile yaşadığı bir anısını paylaşarak şu şekilde konuştu:

"1998’de Türkiye’nin başbakanını ağırladım. Adı Yılmaz’dı. O zamanlar Türkiye ile harika ilişkilerimiz vardı. Son zamanların sınavına dayanamadılar ama o dönemde çok iyiydiler. Başbakanlık konutunda güzel bir akşam yemeğinin ardından salonda kahve içiyorduk ve dedim ki, 'Sayın Başbakan, sizden bir ricam olacak' O da 'Evet, buyurun' dedi.
Ben de şöyle dedim: 'Burada, az önce gezdiğimiz tünelde bulunan bir tablet var, İbranice bir taş tablet. 2700 yıl önce Kral Hizkiya tarafından kazdırılmış. 'Bakın' dedim, 'size bir önerim var. Bizim müzelerimizde binlerce Osmanlı eseri var. İstediğinizi seçin, size verelim. Bir değiş tokuş yapalım.' Ama o, 'Hayır, üzgünüm, bunu yapamam' dedi. Ben de 'Peki, müzelerimizdeki tüm eserleri alın' dedim. O yine, 'Hayır, yapamam' dedi. 'O hâlde fiyatınınızı söyleyin' dedim. O da 'Başbakan Netanyahu, bunun bir fiyatı yok' dedi. 'Neden?' dedim.
Şöyle yanıtladı: 'O dönemde İstanbul’un belediye başkanı olan birinin başını çektiği büyüyen bir İslamcı taban var. İsmini biliyorsunuz. Türk halkının bu kesiminden, Kudüs’ün 2700 yıl önce Yahudi kenti olduğunu gösteren bir tableti İsrail’e vermemize tepki gelir.'
Şimdi, 2000 yıl sonra, şehrimizi geri aldık. Bağımsızlığımızı geri aldık. Egemen bir devlet kurduk; bir ordu kurduk, dünyada eşi olmayan bir ülke inşa ettik.
Burası bizim şehrimiz Sayın Erdoğan. Sizin şehriniz değil, bizim şehrimiz. Hep bizim şehrimiz olarak kalacak. Bir daha asla bölünmeyecek. İşte bu yüzden, Başkan Trump’ın bu konudaki liderliğini çok takdir ettim; Kudüs’ü başkent ilan ettiğinde ve bunu dünyanın tüm liderleri kabul ettiğinde. Ardından da Amerikan büyükelçiliğini buraya taşıdı."

Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet tarafından Kudüs kutsal kabul edilir. Üç semavi din olarak kabul edilen bu dinler açısından Kudüs çok önemlidir ve tarih boyunca da üç dini karşı karşıya getirmiştir. O yüzden burada Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet açısından Kudüs'ün önemini kısaca yazacağım.

Kudüs'ün teolojik önemine bu üç monoteist din arasında en eskisi kabul edilen Yahudilikle başlayalım.

Yahudilik inancına göre, Rab tarafından İsrailoğullarının atası olarak kabul ettiği Avraam (Hz. İbrahim)'a zürriyetinin yerleşmesi için Kenan diyarı vaad edildi. Yahudi kutsal kitabı Tora (Tevrat)'da vaad edilen topraklar Tekvin 15:18-21'de şu şekilde geçiyor:

"O günde Rab Avramla ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar, bu diyarı, Kenîleri ve Kenizzîleri, Kadmonîleri, Hittîleri, Perizzîleri, Refaları, Amorîleri, Kenanlıları, Girgaşîleri ve Yebusîleri senin zürriyetine verdim." Ancak, Tanrı bu vaadi yaptığında Avraam'ın henüz çocuğu yoktu. Daha sonra Avraam'ın iki oğlu dünyaya geldi. Avraam'ın oğulları Mısırlı cariyesi Hagar (Hz. Hacer)'dan Yişmael (Hz. İsmail), karısı Sara'dan ise Yitshak (Hz. İshak) idi. Tora'ya göre, İsrailoğullarının soyu Yitshak'tan devam etti ve Tanrı Avraam'dan sonra Yitshak'ı mübarek kıldı (Tekvin 25:1-11). Böylece, Tanrı'nın Avraam'a vaad ettiği Kenan diyarına yerleşme hakkı Yitshak ve onun zürriyetine geçti.

İsrailoğulları, Kenan diyarında yaşanan büyük kuraklık sonrası Mısır'a gitmek zorunda kaldı. Mısır'da bir süre sonra zulme uğrayıp köle konumuna düştüler. Daha sonra, Moşe (Hz. Musa) önderliğinde Mısır'dan çıktılar ve Kenan diyarına doğru yola çıktılar. Kırk yıl çölde dolandıktan sonra tekrar Kenan diyarına geldiler. Ancak, Tanrı'nın Sina Dağı'nda On Emir'i verdiği Moşe Yeruşalayim (Kudüs)'i göremedi.

Kral David (Hz. Davud), İsrailoğullarının başına geçti. David, Siyon Tepesi'ndeki kaleyi aldı ve buraya bir şehir kurdu. Ve bu şehrin adı David Şehri oldu (2. Samuel 5:7).

Kral David, şehirde bir tapınak yapmak istiyordu ancak ömrü buna yetmedi. Yerine geçen oğlu Şlomo (Hz. Süleyman), Siyon Tepesi'nin karşısındaki Har Habayt (Tapınak Tepesi) olarak adlandırılan yere İsrailoğullarının en kutsal mabedi olan Bet Hamikdaş (Süleyman Mabedi)'ı yaptı. Şlomo, İsrailoğullarının en kutsal mabedini M.Ö. 953 yılında şu sözlerle açtı:

"O zaman Şlomo dedi: Rab koyu karanlıkta oturduğunu söylemiştir. Oturmak için sana bir ev, ebediyen mesken tutacağın bir yer yaptım." (Krallar 8:12-13)

Mabed yapıldıktan sonra İsrailoğulları, Rabbe kurbanlarını burada sunmaya başladı. Rab tarafından tarif edilerek yapılan ve kutsal olan Ahid Sandığı da Mabed'in en kutsal yerinde saklandı. Ancak Şlomo'nun ölümünden sonra İsrailoğulları ikiye ayrıldı. Yeruşalayim merkezli Yehuda Krallığı, M.Ö. 586 yılında Babil Kralı Nebukadnezar (Buhtunnasır) tarafından ortadan kaldırılarak Yahudiler Babil'e sürgüne gönderildi. Ve en kutsal mabed olan Bet Hamikdaş da yıkıldı.

Babil Krallığı'nı ortadan kaldıran Pers Kralı Koreş, Yahudilerin Yeruşalayim'e dönmesine izin verdi. Geri dönen Yahudiler M.Ö. 513 yılında Bet Hamikdaş'ı yeniden inşa ettiler. Bu döneme İkinci Mabed dönemi denir. Ancak daha sonra Romalılar bölgeye hâkim oldular ve Yahudiler için kötü günler yeniden başladı. Titus yönetimindeki Roma ordusu şehre girdi ve M.S. 70 yılında Bet Hamikdaş'ı yıktılar.

Böylece Yahudiler için en kutsal mekân olan Bet Hamikdaş ikinci kez yıkıldı ve halen inşa edilemedi. Yahudilik inancına göre, beklenen Mesih gelecek ve Bet Hamikdaş'ı yeniden inşa edecek. Yahudiler, mabed olmadığı için Rabbe kurban sunma ibadetini gerçekleştiremiyorlar. Yahudiler bugün ibadetlerini ikinci Mabed döneminden kaldığına inanılan Kotel Hamaaravi (Batı/Ağlama Duvarı) önünde yapıyorlar. Yahudiler, Şlomo tarafından inşa edilen mabedin yerini, bugün Müslümanların Mescid-i Aksa dedikleri alan olarak kabul ediyor.

Yahudiler için Kudüs'ün kutsallığı bu şekilde. Şimdi Hristiyanlar için kutsal olma sebebine gelelim.
Hristiyanlar, Yahudi kutsal kitabı Tora'yı da kutsal olarak kabul ederler. Tora'nın müjdelediği mesihin İsa olduğunu ve onun dinin tamamlayıcısı olduğuna inanırlar. Hristiyanlık inancına göre Meryem, İsa Mesihi Beytlehem (Bugünkü Batı Şeria sınırları içindeki Beytüllahim)'de dünyaya getirdi.

Bugün İsa Mesih'in doğduğuna inanılan yerde Doğuş Kilisesi yer alıyor.

İsa Mesih, Yeruşalayim'de havarilerden Yahuda İskariyot tarafından Romalılara yakalatıldı. Mahkemeye çıkarılan İsa Mesih, yargılandıktan sonra çarmıha gerilme cezasına çarptırıldı. Çarmıha gerilme cezasına çarptırılan İsa Mesih, sırtında çarmıhıyla Via Dolorosa (Çile Yolu) güzergâhından geçerek çarmıha gerileceği alana gitti. Çarmıha gerildikten sonra hayatını kaybetti. İsa Mesih'in öldüğüne ve mezarının olduğuna inanılan yere Kutsal Kabir/Kıyame Kilisesi inşa edildi. Hrisyanlar için burası bir hac yeridir. Hac ibadetlerinde Kıyame Kilisesi'ne Via Dolorosa güzergâhından giderler.

Hristiyanlık inancına göre, İsa Mesih öldükten üç gün sonra kıyam etti. Kırk gün daha yeryüzünde yaşadıktan sonra Tanrı katına çıktı. İsa Mesih, kıyametten önce tekrar yeryüzüne inecek ve bazı Hristiyanlara göre indiği yer Kudüs olacak.

Hristiyanlar açısından Kudüs'ün kutsallığı da bu şekilde. Son olarak İslamiyet açısından kutsallığına bakalım.

Tıpkı Yahudilik ve Hristiyanlıkta olduğu gibi İslamiyet için de Kudüs kutsal bir yerdir. İslamiyet, diğer dinlerin tahrif edildiğini ve bugünkü Tevrat ile İncil'in Hz. Musa ve Hz. İsa'ya indirilen kitaplar olmadığını söylese de diğer dinlerin tamamlayıcısı olarak geldiği kabul edilir. Kudüs'ün İslamiyetin ilk kıblesi olduğuna inanılır.

Kudüs'ün İslamiyet için asıl kutsal olma nedeni ise, Hz. Muhammed’in Allah tarafından Kudüs'e getirilip buradan miraca çıkarılma olayıdır.

Hz. Muhammed'in Kur'an'da Mekke'den Mescidi Aksa'ya getirilişi şu şekilde geçer: "Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O (Allah) yücedir. Gerçekten O işitendir, görendir." (İsra 1)

Hz. Muhammed, Mescid-i Aksa'ya "Burak" adı verilen bir binekle geldi. Mescid-i Aksa'ya geldikten sonra Burak'ı duvardaki bir halkaya bağladı. Hz. Muhammed'in bineğini bağladığı, bugün Müslümanların ibadet ettiği Burak Duvarı denilen duvarın diğer tarafına ise, Yahudiler Batı/Ağlama Duvarı diyerek ibadet ediyor. Müslümanların inancına göre, Hz. Muhammed geldikten sonra Muallak kayasının üzerinden miraca çıktı ve orada Allah ile görüştü.

Halife Ömer Müslümanların başına geçtikten sonra Kudüs'ü fethetti ve Mescid-i Aksa'yı inşa etti. Deprem nedeniyle yıkılan mescid yeniden inşa edildi ve zamanla geçirdiği yenilemelerle bugünkü halini aldı.

Müslümanların liderliğini alan Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervan da Hz. Muhammed'in miraca çıktığına inanılan Muallak kayasının üzerine Kubbetus Sahra'yı yaptırdı.

Kudüs'ün teolojik olarak, üç semavi din kabul edilen Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet açısından kutsallığını kendi değerlerine göre kısaca bu şekilde anlatabiliriz. Kimsenin kutsallarından vazgeçmeyeceği gerçeğini göz önünde bulundurursak, hangi dine mensup bir ülkenin hâkimiyetinde olursa olsun her zaman sorun olmaya devam edecektir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.