Zümrüdü Anka kuşunu bilirsiniz… Küllerinden doğar, her seferinde biraz daha güçlü. Tıpkı kadınlar gibi.
Kadın; var olmayı bilen, varlığından yeni varlıklar ortaya çıkaran, hayatın en zor anında bile kendini onararak yeniden kuran bir güçtür. Nerede, nasıl yaşarsa yaşasın, toplumun temel taşıdır. O varsa ev vardır, huzur vardır, umut vardır. Ama bu güce rağmen bazen içimi burkan, düşündüren ve hatta dehşete düşüren bir şey oluyor: Kadın, kadına neden düşman olabiliyor?
Çevremde çok fazla kadın görüyorum. Kimisi hayranlık uyandıracak kadar cesur, kimisi ise başka bir kadının hayatına zarar vermekte sakınca görmeyecek kadar hoyrat. Ve bu ikisi bazen aynı kişide bile birleşebiliyor. Kimi zaman bir iş yerinde, kimi zaman bir sokak başında, kimi zaman da sosyal medyada... Kadın, başka bir kadının kuyusunu kazarken, aslında kendi içindeki Zümrüdü Anka'yı da susturuyor.
Oysa kadın, kadının yurdu olmalı. Kadın, kadının sırdaşı, omuzdaşı, yoldaşı olmalı. Çünkü biz aynı acıların, aynı sevinçlerin farklı yansımalarıyız. Birbirimizin gözünde annemizi, kız kardeşimizi, kendimizi görmeliyiz. Kadın kadına kıyarsa, bu dünyada kim kimi koruyacak?
Toplumun bizleri birbirimize düşman edecek şekilde büyüttüğünü biliyorum. Rekabetin başarıdan, görünüşün kişilikten, dedikodunun dayanışmadan önde tutulduğu bir düzende büyütüldük çoğumuz. Ama artık bu döngüyü kırma zamanı. Kadının kadına düşman değil, dost olduğu bir dünya mümkün.
Çünkü her kadın, Zümrüdü Anka gibi yeniden doğabilir. Ama bazen bunu yapabilmesi için sadece başka bir kadının uzattığı ele ihtiyacı vardır. Belki bir söz, belki bir omuz... Küçücük bir destek, koca bir hayata nefes olabilir.
Ben bir kadın olarak diyorum ki: Birbirimizin küllerine su değil, umut olalım.
Çünkü birlikte yükselirsek, işte o zaman gerçekten uçarız.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Füsun Deniz YILMAZ
Zümrüdü Anka’nın Kanatlarında Bir Kadın
Zümrüdü Anka kuşunu bilirsiniz… Küllerinden doğar, her seferinde biraz daha güçlü. Tıpkı kadınlar gibi.
Kadın; var olmayı bilen, varlığından yeni varlıklar ortaya çıkaran, hayatın en zor anında bile kendini onararak yeniden kuran bir güçtür. Nerede, nasıl yaşarsa yaşasın, toplumun temel taşıdır. O varsa ev vardır, huzur vardır, umut vardır. Ama bu güce rağmen bazen içimi burkan, düşündüren ve hatta dehşete düşüren bir şey oluyor: Kadın, kadına neden düşman olabiliyor?
Çevremde çok fazla kadın görüyorum. Kimisi hayranlık uyandıracak kadar cesur, kimisi ise başka bir kadının hayatına zarar vermekte sakınca görmeyecek kadar hoyrat. Ve bu ikisi bazen aynı kişide bile birleşebiliyor. Kimi zaman bir iş yerinde, kimi zaman bir sokak başında, kimi zaman da sosyal medyada... Kadın, başka bir kadının kuyusunu kazarken, aslında kendi içindeki Zümrüdü Anka'yı da susturuyor.
Oysa kadın, kadının yurdu olmalı. Kadın, kadının sırdaşı, omuzdaşı, yoldaşı olmalı. Çünkü biz aynı acıların, aynı sevinçlerin farklı yansımalarıyız. Birbirimizin gözünde annemizi, kız kardeşimizi, kendimizi görmeliyiz. Kadın kadına kıyarsa, bu dünyada kim kimi koruyacak?
Toplumun bizleri birbirimize düşman edecek şekilde büyüttüğünü biliyorum. Rekabetin başarıdan, görünüşün kişilikten, dedikodunun dayanışmadan önde tutulduğu bir düzende büyütüldük çoğumuz. Ama artık bu döngüyü kırma zamanı. Kadının kadına düşman değil, dost olduğu bir dünya mümkün.
Çünkü her kadın, Zümrüdü Anka gibi yeniden doğabilir. Ama bazen bunu yapabilmesi için sadece başka bir kadının uzattığı ele ihtiyacı vardır. Belki bir söz, belki bir omuz... Küçücük bir destek, koca bir hayata nefes olabilir.
Ben bir kadın olarak diyorum ki: Birbirimizin küllerine su değil, umut olalım.
Çünkü birlikte yükselirsek, işte o zaman gerçekten uçarız.