“Uyutmak” Dediğimiz Şey, Vicdanımızı mı Yoksa Onları mı Uyuşturuyor?
Yazının Giriş Tarihi: 11.12.2025 07:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.12.2025 07:48
Ölürken uyumak mı daha hüzünlü, yoksa uyurken ölmek mi daha sessiz? Son yıllarda bu sorunun gölgesinde yeni bir kelime türettik: “Uyutmak” sanki acıyı hafifletiyor, sanki bir canın yok oluşunu daha masummuş gibi gösteriyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki uyutmak, çoğu zaman “öldürmek” demek ama kelime değişince, vicdanlarımızdaki yük de hafifliyormuş gibi davranıyoruz. Allah’ın bizimle aynı toprağı, aynı suyu, aynı gökyüzünü paylaşmaları için yarattığı hayvanları, kendi elimizle hayattan koparıyoruz. Sonra da dönüp bu dünyadan güzellik, huzur, merhamet bekliyoruz. Kusursuz bir çelişki değil mi?
Sokakta yaşamak için savaşan o küçücük canlar, bir günahın değil, bizim tercihlerimizin kurbanı oluyor. “Uyutalım” diyoruz… Hem de hep birlikte, hem de çözüm sandığımız için. Sonra da temiz, güvenli, düzenli bir ülke hayal ediyoruz ama unuttuğumuz bir şey var; temizliği onların ölümüyle sağlayan toplum, aslında kendi vicdanını kirletir. Güvenliği canlar üzerinden satın alan ülke, huzuru sonsuza kadar kaybeder. Belki de en acı olan şu: Biz bu kelimeye, bu yönteme, bu sessiz çığlığa artık alışıyoruz.
Vicdanın duymazdan geldiği yerde huzur olmaz. Çözüm, yok etmek değil, yaşatmayı başarmaktır vee kendimize sormamız gereken tek bir soru kalıyor:
Bir canı “uyutmak” gerçekten onu mu uyutuyor yoksa kendi vicdanımızı mı?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Füsun Deniz YILMAZ
“Uyutmak” Dediğimiz Şey, Vicdanımızı mı Yoksa Onları mı Uyuşturuyor?
Ölürken uyumak mı daha hüzünlü, yoksa uyurken ölmek mi daha sessiz? Son yıllarda bu sorunun gölgesinde yeni bir kelime türettik: “Uyutmak” sanki acıyı hafifletiyor, sanki bir canın yok oluşunu daha masummuş gibi gösteriyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki uyutmak, çoğu zaman “öldürmek” demek ama kelime değişince, vicdanlarımızdaki yük de hafifliyormuş gibi davranıyoruz. Allah’ın bizimle aynı toprağı, aynı suyu, aynı gökyüzünü paylaşmaları için yarattığı hayvanları, kendi elimizle hayattan koparıyoruz. Sonra da dönüp bu dünyadan güzellik, huzur, merhamet bekliyoruz. Kusursuz bir çelişki değil mi?
Sokakta yaşamak için savaşan o küçücük canlar, bir günahın değil, bizim tercihlerimizin kurbanı oluyor. “Uyutalım” diyoruz… Hem de hep birlikte, hem de çözüm sandığımız için. Sonra da temiz, güvenli, düzenli bir ülke hayal ediyoruz ama unuttuğumuz bir şey var; temizliği onların ölümüyle sağlayan toplum, aslında kendi vicdanını kirletir. Güvenliği canlar üzerinden satın alan ülke, huzuru sonsuza kadar kaybeder. Belki de en acı olan şu: Biz bu kelimeye, bu yönteme, bu sessiz çığlığa artık alışıyoruz.
Vicdanın duymazdan geldiği yerde huzur olmaz. Çözüm, yok etmek değil, yaşatmayı başarmaktır vee kendimize sormamız gereken tek bir soru kalıyor:
Bir canı “uyutmak” gerçekten onu mu uyutuyor yoksa kendi vicdanımızı mı?