Biz anlamadık çünkü henüz sıra bize gelmemişti. Şimdi anlıyoruz çünkü artık yaşlanıyoruz ve bu ülkede yaşlanmak, insanı ürküten bir ihtimale dönüştü.
Televizyonda izlediğim bir haberle anladım bunu. Bir huzurevinde kalan yaşlı bir adam… Saçı beyaz, bedeni yorgun, sesi kısık. Şiddet görüyor. Kamera kayıtta. Görüntü net ama vicdan yok. Huzurevi diyoruz adına. Huzur yok. Ev var. İnsanlık yok. Bu ülkede her şeyin belgesi ve sahtesi var. Diplomanın sahtesi var, ehliyetin sahtesi var ama merhametin sahtesi yok. O ya vardır ya da hiç olmamıştır.
Liyakatsiz atamalarla, ehliyetsiz yöneticilerle, “nasıl olsa kimse sesini çıkaramaz” denilen yaşlılarla dolu bir sistem kurduk. Sonra da şaşırıyoruz. “Nasıl olur?” diyoruz. Olur çünkü denetlemiyoruz çünkü sorgulamıyoruz çünkü yaşlıyı yük, çocuğu masraf, merhameti zayıflık sanıyoruz. Oysa yaşlılık, bir gün hepimizin giyeceği tek kıyafet. Bugün huzurevinde darp edilen o yaşlı adam, dün bu ülke için çalıştı. Vergi verdi. Evlat büyüttü. Belki askerlik yaptı. Belki gecesini gündüzüne kattı. Bugün ise savunmasız. Çünkü artık “işe yaramıyor”. Vicdanını kaybetmiş insanlarla aynı dünyada yaşamak ağır geliyor. İnsanın insana bunu yaptığı bir yerde, hiçbir kamera her şeyi görmez. Hiçbir yasa her kalbi koruyamaz. Anne baba olunca değil… İnsan olunca anlamalıydık.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Füsun Deniz YILMAZ
“Anne baba olunca beni anlarsın” dediler
Biz anlamadık çünkü henüz sıra bize gelmemişti. Şimdi anlıyoruz çünkü artık yaşlanıyoruz ve bu ülkede yaşlanmak, insanı ürküten bir ihtimale dönüştü.
Televizyonda izlediğim bir haberle anladım bunu. Bir huzurevinde kalan yaşlı bir adam… Saçı beyaz, bedeni yorgun, sesi kısık. Şiddet görüyor. Kamera kayıtta. Görüntü net ama vicdan yok. Huzurevi diyoruz adına. Huzur yok. Ev var. İnsanlık yok. Bu ülkede her şeyin belgesi ve sahtesi var. Diplomanın sahtesi var, ehliyetin sahtesi var ama merhametin sahtesi yok. O ya vardır ya da hiç olmamıştır.
Liyakatsiz atamalarla, ehliyetsiz yöneticilerle, “nasıl olsa kimse sesini çıkaramaz” denilen yaşlılarla dolu bir sistem kurduk. Sonra da şaşırıyoruz. “Nasıl olur?” diyoruz. Olur çünkü denetlemiyoruz çünkü sorgulamıyoruz çünkü yaşlıyı yük, çocuğu masraf, merhameti zayıflık sanıyoruz. Oysa yaşlılık, bir gün hepimizin giyeceği tek kıyafet. Bugün huzurevinde darp edilen o yaşlı adam, dün bu ülke için çalıştı. Vergi verdi. Evlat büyüttü. Belki askerlik yaptı. Belki gecesini gündüzüne kattı. Bugün ise savunmasız. Çünkü artık “işe yaramıyor”. Vicdanını kaybetmiş insanlarla aynı dünyada yaşamak ağır geliyor. İnsanın insana bunu yaptığı bir yerde, hiçbir kamera her şeyi görmez. Hiçbir yasa her kalbi koruyamaz. Anne baba olunca değil… İnsan olunca anlamalıydık.