Siyasi iradenin doğal tabanındaki birileri yüksek enflasyonla mücadelede mecburen uygulanan 'enflasyonda daha yüksek faiz' politikasına sürekli laf etti. Bu birileri maddi varlıklarının büyük bölümünü borçlu oldukları siyasi iradeye yani Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı sırf bu nedenle neredeyse isyan çıkarıp kafa tutacak kadar agresif tutumlar da sergiledi. Temel dertleri 'düşük faizle kredi alamamak' olsa da meseleyi başka ambalajlara sokup 'faizler çok yüksek sanayi bu nedenle sıkıntı içinde' mealinde manşetler atıp en başta da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i hedef tahtasına oturttular. Başka birileri de 'bakın iktidarın medyası da ekonominin çok kötü olduğunu manşetlerden duyuruyor artık' diye mutlu mesut meselenin üzerinde tepindi.
ENFLASYON DÜŞTÜKÇE FAİZ DE DÜŞECEK
Temmuz ayı enflasyonu açıklandığında yıllık enflasyon yüzde 33,52 seviyesine geriledi, aslında yavaşladı. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) da bir haftalık repo faizini yani 'politika faizini' yüzde 43'e indirdi. Şimdi Merkez Bankası PPK 11 Eylül, 23 Ekim ve 11 Aralık'ta toplanacak ve her toplantıda o ana kadar enflasyondaki gelişmeler başta olmak üzere birçok konudaki son verilerle yeni 'faiz kararlarını' açıklayacak. Muhtemelen ve normal şartlar altında her toplantıda önünde daha da yavaşlamış bir enflasyon bulacak ve faiz indirimlerine devam edecek. Yıllık enflasyon yüzde 24-26 gibi görünmesi durumunda da politika faizini yüzde 30-32 seviyelerine çekmiş olacak.
Bu arada 2026'ın ilk Merkez Bankası PPK toplantısı ise 22 Ocak 2026'da, ikinci toplantı ise 12 Mart 2026'da gerçekleyecek. Bu iki toplantının ilkinde 2025'in yıllık enflasyonu netleşmiş, ikincisinde de 2026'nın Ocak ayı enflasyonu masada olacak. Muhtemelen yüzde 5,03 lan 2025 Ocak ayı enflasyonunun yerine çok daha makul bir 2026 Ocak ayı enflasyonu görülmüş olacak. Yani faiz idriminin en 'kallavisi' 12 Mart 2026'daki PPK toplantısında gelecek.
DOLAR BASAN ABD ÇİFT HANELİ ENFLASYONU NASIL YENMİŞTİ?
Dünyanın her yerirnde hatta 'dolar basan' ABD'de bile yüksek enflasyonu dizginlemek mevcut enflasyonun üzerinde faiz politikası ile mümkün olabildi. Şu anda ABD Başkanı Donald Trump ile Fed Başkanı Jerome Powel arasındaki 'indir faizi, hayır indirmem enflasyon yüksek' kavgasının yeni mi olduğunu sanıyorusnuz?
ABD Başkanı Gerald Ford, 1970’lerdeki 'petrol fiyat şoklarının etkisiyle' hızla yükselen ve bir türlü düşürülemeyen, hem maliyet hem talep kaynaklı yüksek enflasyonu sonraki başkana miras bırakmıştı. 20 Ocak 1977’de Başkanlık koltuğuna oturan Demokrat Partili Jimmy Carter çift hanelere tırmanmış enflasyonun en büyük sorun olduğunu biliyordu. Bu mücadelede en önemli kurumun da ABD Merkez Bankası (FED) olduğuna ve bu kurumun itibar kazanması gerektiğine inanıyordu. FED Başkanlığına önce William Miller’ı atadı. Miller’ın, başaramayacağı kısü süre sonra anlaşıldı. Carter, 1979’da Paul Volcker’a teklifte bulundu. Volcker, ‘görevi kabul şartı’ olarak Carter’dan üç konuda teminat istedi:
1- Fed yönetiminde tam bağımsızlık
2- Enflasyonla mücadeleye tam odaklanma
3- Çok daha sıkı para politikası için tam yetki.
Bu talepleri kabul etmek her siyasinin yapabileceği şey değildi çünkü ağır bir acı reçete uygulanması anlamına geliyordu. Carter bu isteklerin hepsini kabul etti. Volcker, Mart 1980’de yüzde 14,7 ile zirve yapmış enflasyonu düşürmek için 1979’da yüzde 11,2 olan fonlama (politika) faizini, 1981’de önce yüzde 20’ye sonra yüzde 21,5’e yükseltti. ABD'de kıyamet koptu çünkü piyasada tüketim talebi hızla kesildi. İnşaat ve otomotiv başta olmak üzere tüm sektörlerin temsilcileri, Carter’a ve Volcker’a ‘ekonomiyi batırıyorsunuz, yüksek faiz yüzünden satamıyoruz, üretemiyoruz’ diyerek karşı kampanyalar başlattı. Tüketim yavaşlayınca üretim yavaşladı ve işsizlikte de tarihi yükseliş oldu. Böylece toplumsal tepkiler tabana yayıldı. Ancak, hem siyasi irade hem de ekonomi yönetimi geri adım atmadı. 1982’nin başından itibaren enflasyon sert şekilde geriledi ve 1982 sonunda yüzde 4, 1983’te de yüzde 3 mümkün oldu. Enflasyon gerilediği için faizler de düşürüldü. 1983’te, ABD Başkanı Ronald Reagan’dı ve Volcker’ın yerine Cumhuriyetçi birini atamayı gündemine aldı. Ancak, Volcker’ın enflasyonla mücadeledeki performansı o kadar güçlüydü ki ‘başkasını atamak enflasyonla mücadelede gevşeme olarak algılanır’ kaygısı ağır bastı. Reagan da Volcker’ı yeniden atadı. Volcker, ‘enflasyonu öldüren adam’ olarak tarihe geçti.
Sonuç:
Tarih 'ders alınmazsa tekerrürden ibaret' olur. Ülkemizi yöneten siyasi iradede 'faiz caizdir' diyen kimse yok. Temel amaç ülke ekonomisi 'tek haneli enflasyon ve faize' ulaştırmak. Bu ne kadar kısa sürede başarılırsa o kadar iyi olur. Sabrederseniz görürsünüz. Doların patronu ABD bile bunun tıpkısının aynısını yaşadı.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
DERİN ANALİZ
Faizi indirin, piyasayı gevşetin diyenler haklı mı?
Siyasi iradenin doğal tabanındaki birileri yüksek enflasyonla mücadelede mecburen uygulanan 'enflasyonda daha yüksek faiz' politikasına sürekli laf etti. Bu birileri maddi varlıklarının büyük bölümünü borçlu oldukları siyasi iradeye yani Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı sırf bu nedenle neredeyse isyan çıkarıp kafa tutacak kadar agresif tutumlar da sergiledi. Temel dertleri 'düşük faizle kredi alamamak' olsa da meseleyi başka ambalajlara sokup 'faizler çok yüksek sanayi bu nedenle sıkıntı içinde' mealinde manşetler atıp en başta da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i hedef tahtasına oturttular. Başka birileri de 'bakın iktidarın medyası da ekonominin çok kötü olduğunu manşetlerden duyuruyor artık' diye mutlu mesut meselenin üzerinde tepindi.
ENFLASYON DÜŞTÜKÇE FAİZ DE DÜŞECEK
Temmuz ayı enflasyonu açıklandığında yıllık enflasyon yüzde 33,52 seviyesine geriledi, aslında yavaşladı. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) da bir haftalık repo faizini yani 'politika faizini' yüzde 43'e indirdi. Şimdi Merkez Bankası PPK 11 Eylül, 23 Ekim ve 11 Aralık'ta toplanacak ve her toplantıda o ana kadar enflasyondaki gelişmeler başta olmak üzere birçok konudaki son verilerle yeni 'faiz kararlarını' açıklayacak. Muhtemelen ve normal şartlar altında her toplantıda önünde daha da yavaşlamış bir enflasyon bulacak ve faiz indirimlerine devam edecek. Yıllık enflasyon yüzde 24-26 gibi görünmesi durumunda da politika faizini yüzde 30-32 seviyelerine çekmiş olacak.
Bu arada 2026'ın ilk Merkez Bankası PPK toplantısı ise 22 Ocak 2026'da, ikinci toplantı ise 12 Mart 2026'da gerçekleyecek. Bu iki toplantının ilkinde 2025'in yıllık enflasyonu netleşmiş, ikincisinde de 2026'nın Ocak ayı enflasyonu masada olacak. Muhtemelen yüzde 5,03 lan 2025 Ocak ayı enflasyonunun yerine çok daha makul bir 2026 Ocak ayı enflasyonu görülmüş olacak. Yani faiz idriminin en 'kallavisi' 12 Mart 2026'daki PPK toplantısında gelecek.
DOLAR BASAN ABD ÇİFT HANELİ ENFLASYONU NASIL YENMİŞTİ?
Dünyanın her yerirnde hatta 'dolar basan' ABD'de bile yüksek enflasyonu dizginlemek mevcut enflasyonun üzerinde faiz politikası ile mümkün olabildi. Şu anda ABD Başkanı Donald Trump ile Fed Başkanı Jerome Powel arasındaki 'indir faizi, hayır indirmem enflasyon yüksek' kavgasının yeni mi olduğunu sanıyorusnuz?
ABD Başkanı Gerald Ford, 1970’lerdeki 'petrol fiyat şoklarının etkisiyle' hızla yükselen ve bir türlü düşürülemeyen, hem maliyet hem talep kaynaklı yüksek enflasyonu sonraki başkana miras bırakmıştı. 20 Ocak 1977’de Başkanlık koltuğuna oturan Demokrat Partili Jimmy Carter çift hanelere tırmanmış enflasyonun en büyük sorun olduğunu biliyordu. Bu mücadelede en önemli kurumun da ABD Merkez Bankası (FED) olduğuna ve bu kurumun itibar kazanması gerektiğine inanıyordu. FED Başkanlığına önce William Miller’ı atadı. Miller’ın, başaramayacağı kısü süre sonra anlaşıldı. Carter, 1979’da Paul Volcker’a teklifte bulundu. Volcker, ‘görevi kabul şartı’ olarak Carter’dan üç konuda teminat istedi:
1- Fed yönetiminde tam bağımsızlık
2- Enflasyonla mücadeleye tam odaklanma
3- Çok daha sıkı para politikası için tam yetki.
Bu talepleri kabul etmek her siyasinin yapabileceği şey değildi çünkü ağır bir acı reçete uygulanması anlamına geliyordu. Carter bu isteklerin hepsini kabul etti. Volcker, Mart 1980’de yüzde 14,7 ile zirve yapmış enflasyonu düşürmek için 1979’da yüzde 11,2 olan fonlama (politika) faizini, 1981’de önce yüzde 20’ye sonra yüzde 21,5’e yükseltti. ABD'de kıyamet koptu çünkü piyasada tüketim talebi hızla kesildi. İnşaat ve otomotiv başta olmak üzere tüm sektörlerin temsilcileri, Carter’a ve Volcker’a ‘ekonomiyi batırıyorsunuz, yüksek faiz yüzünden satamıyoruz, üretemiyoruz’ diyerek karşı kampanyalar başlattı. Tüketim yavaşlayınca üretim yavaşladı ve işsizlikte de tarihi yükseliş oldu. Böylece toplumsal tepkiler tabana yayıldı. Ancak, hem siyasi irade hem de ekonomi yönetimi geri adım atmadı. 1982’nin başından itibaren enflasyon sert şekilde geriledi ve 1982 sonunda yüzde 4, 1983’te de yüzde 3 mümkün oldu. Enflasyon gerilediği için faizler de düşürüldü. 1983’te, ABD Başkanı Ronald Reagan’dı ve Volcker’ın yerine Cumhuriyetçi birini atamayı gündemine aldı. Ancak, Volcker’ın enflasyonla mücadeledeki performansı o kadar güçlüydü ki ‘başkasını atamak enflasyonla mücadelede gevşeme olarak algılanır’ kaygısı ağır bastı. Reagan da Volcker’ı yeniden atadı. Volcker, ‘enflasyonu öldüren adam’ olarak tarihe geçti.
Sonuç:
Tarih 'ders alınmazsa tekerrürden ibaret' olur. Ülkemizi yöneten siyasi iradede 'faiz caizdir' diyen kimse yok. Temel amaç ülke ekonomisi 'tek haneli enflasyon ve faize' ulaştırmak. Bu ne kadar kısa sürede başarılırsa o kadar iyi olur. Sabrederseniz görürsünüz. Doların patronu ABD bile bunun tıpkısının aynısını yaşadı.