Son haftalarda peş peşe gelen uyuşturucu operasyonları, bu konunun artık yalnızca “arka sokak” meselesi olmadığını bir kez daha gösterdi. Gözaltılar, tutuklamalar, adli kontroller derken kamuoyunun alışık olmadığı isimlerin de soruşturmaların içinde yer alması insanlar nezdinde şu soruları beraberinde getirdi:
Kim neden tutuklanıyor?
Kim neden serbest bırakılıyor?
Uyuşturucu kullanmanın gerçekten bir cezası var mı?
Bu sorular yeni değil. Aslında yıllardır vatandaş arasında dolaşan yanlış bir bilgi var: “Uyuşturucu kullanmak suç değilmiş!” Bu ifade, son olaylarla birlikte yeniden yüksek sesle söylenmeye başladı. Ancak burada mesele, suç olup olmamasından çok, hukuki karşılığın nasıl ortaya çıktığı.
Ceza hukuku uyuşturucuya ilişkin suçları ayrı ayrı düzenlemiştir. Uyuşturucu kullanmak ve uyuşturucuyu başkalarına temin etmek aynı hukuki sonuçları doğurmaz. Son dönemdeki soruşturmalarda da bu ayrım çok net şekilde görülüyor.
Bazı kişiler hakkında yalnızca kullanıma ilişkin değerlendirme yapılırken, bazı dosyalarda tutuklamaya kadar giden süreçler işletiliyor.
Uyuşturucu kullanımı, ceza hukukunda tamamen cezasız bırakılmış bir alan değildir. Ancak bu fiillerde çoğu zaman doğrudan hapis cezası yerine denetim ve yükümlülük esaslı bir yol izlenir. İşte halk arasında “suç değil” algısının kaynağı da burasıdır. Kişi gözaltına alınır, işlem yapılır, sonra serbest bırakılır. Dışarıdan bakıldığında dosya kapanmış gibi görünür. Oysa hukuki süreç çoğu zaman devam etmektedir.
Buna karşılık, dosyada başkalarına uyuşturucu temin edildiğine, verildiğine ya da bu sürecin organize edildiğine dair bulgular ortaya çıktığında hukuki tablo değişir. Burada artık “kullanım” sınırı aşılmış olur. Özellikle mesajlaşmalar, yer ayarlamalar, teslim konuşmaları, başkası adına temin gibi davranışlar suçun vasfını ve dolayısı ile dosyanın yönünü doğrudan etkiler.
Bu noktada sık sorulan bir soru var
“Arkadaş arasında mesajlaşmak uyuşturucu satıcılığı sayılır mı?”
Cevap net bir “evet” ya da “hayır” değildir. Mesajın içeriği, kimin adına hareket edildiği, karşılığında bir menfaat olup olmadığı ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirilir. “Ben sadece aracı oldum” ya da “Arkadaşım istedi” gibi cümleler hukuki açıdan otomatik bir güvenli alan yaratmaz.
Son dönemdeki operasyonların asıl gösterdiği şey şudur:
Uyuşturucu dosyalarında çizgi çok ince ama çok nettir. Kişi yalnızca kendisiyle sınırlı kaldığında süreç başka ilerler; başkalarına temas ettiği anda hukuki tablo sertleşir. Tutuklama kararlarının büyük kısmı da tam bu noktada devreye girer.
Bu nedenle bugünkü tartışmayı “Kullanmak suç mu, değil mi?” gibi basit bir yerden kurmak eksik kalır. Asıl mesele, fiilin nerede başlayıp nerede bittiğidir. Ceza hukuku da tam olarak bu sınırı arar.
Sonuç olarak, son dönemdeki uyuşturucu operasyonları bize yeni bir hukuk icat edildiğini değil, uzun süredir var olan kuralların görünür hâle geldiğini gösteriyor. Ve bu görünürlük, halk arasında kulaktan kulağa dolaşan bilgilerin ne kadar riskli olabildiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Av. Merve Güldür
Uyuşturucu Operasyonları ve Hukuktaki Karşılığı
Son haftalarda peş peşe gelen uyuşturucu operasyonları, bu konunun artık yalnızca “arka sokak” meselesi olmadığını bir kez daha gösterdi. Gözaltılar, tutuklamalar, adli kontroller derken kamuoyunun alışık olmadığı isimlerin de soruşturmaların içinde yer alması insanlar nezdinde şu soruları beraberinde getirdi:
Kim neden tutuklanıyor?
Kim neden serbest bırakılıyor?
Uyuşturucu kullanmanın gerçekten bir cezası var mı?
Bu sorular yeni değil. Aslında yıllardır vatandaş arasında dolaşan yanlış bir bilgi var: “Uyuşturucu kullanmak suç değilmiş!” Bu ifade, son olaylarla birlikte yeniden yüksek sesle söylenmeye başladı. Ancak burada mesele, suç olup olmamasından çok, hukuki karşılığın nasıl ortaya çıktığı.
Ceza hukuku uyuşturucuya ilişkin suçları ayrı ayrı düzenlemiştir. Uyuşturucu kullanmak ve uyuşturucuyu başkalarına temin etmek aynı hukuki sonuçları doğurmaz. Son dönemdeki soruşturmalarda da bu ayrım çok net şekilde görülüyor.
Bazı kişiler hakkında yalnızca kullanıma ilişkin değerlendirme yapılırken, bazı dosyalarda tutuklamaya kadar giden süreçler işletiliyor.
Uyuşturucu kullanımı, ceza hukukunda tamamen cezasız bırakılmış bir alan değildir. Ancak bu fiillerde çoğu zaman doğrudan hapis cezası yerine denetim ve yükümlülük esaslı bir yol izlenir. İşte halk arasında “suç değil” algısının kaynağı da burasıdır. Kişi gözaltına alınır, işlem yapılır, sonra serbest bırakılır. Dışarıdan bakıldığında dosya kapanmış gibi görünür. Oysa hukuki süreç çoğu zaman devam etmektedir.
Buna karşılık, dosyada başkalarına uyuşturucu temin edildiğine, verildiğine ya da bu sürecin organize edildiğine dair bulgular ortaya çıktığında hukuki tablo değişir. Burada artık “kullanım” sınırı aşılmış olur. Özellikle mesajlaşmalar, yer ayarlamalar, teslim konuşmaları, başkası adına temin gibi davranışlar suçun vasfını ve dolayısı ile dosyanın yönünü doğrudan etkiler.
Bu noktada sık sorulan bir soru var
“Arkadaş arasında mesajlaşmak uyuşturucu satıcılığı sayılır mı?”
Cevap net bir “evet” ya da “hayır” değildir. Mesajın içeriği, kimin adına hareket edildiği, karşılığında bir menfaat olup olmadığı ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirilir. “Ben sadece aracı oldum” ya da “Arkadaşım istedi” gibi cümleler hukuki açıdan otomatik bir güvenli alan yaratmaz.
Son dönemdeki operasyonların asıl gösterdiği şey şudur:
Uyuşturucu dosyalarında çizgi çok ince ama çok nettir. Kişi yalnızca kendisiyle sınırlı kaldığında süreç başka ilerler; başkalarına temas ettiği anda hukuki tablo sertleşir. Tutuklama kararlarının büyük kısmı da tam bu noktada devreye girer.
Bu nedenle bugünkü tartışmayı “Kullanmak suç mu, değil mi?” gibi basit bir yerden kurmak eksik kalır. Asıl mesele, fiilin nerede başlayıp nerede bittiğidir. Ceza hukuku da tam olarak bu sınırı arar.
Sonuç olarak, son dönemdeki uyuşturucu operasyonları bize yeni bir hukuk icat edildiğini değil, uzun süredir var olan kuralların görünür hâle geldiğini gösteriyor. Ve bu görünürlük, halk arasında kulaktan kulağa dolaşan bilgilerin ne kadar riskli olabildiğini bir kez daha hatırlatıyor.