Hava Durumu

Doha’daki Saldırı ve Uluslararası Hukukun Çıkmazı

Yazının Giriş Tarihi: 10.09.2025 15:59
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.09.2025 16:00

Katar’ın başkenti Doha’da birkaç gün önce yaşanan patlamalar, yalnızca bir güvenlik olayı değil, uluslararası hukukun sınırlarını yeniden tartışmaya açan ciddi bir vakadır. İsrail’in, Hamas’ın üst düzey isimlerini hedef aldığını duyurduğu bu operasyon, kısa süre içinde dünyanın farklı yerlerinde yankı buldu. Katar yönetimi bunu doğrudan egemenlik ihlali olarak nitelendirirken, Batı’dan da “kabul edilemez” açıklamaları geldi. Ancak asıl mesele, bu tür saldırıların uluslararası hukuk çerçevesinde nasıl konumlandığıdır.

Birleşmiş Milletler Andlaşması, devletlerin başka bir devletin topraklarına yönelik kuvvet kullanmasını yasaklar. Bunun iki istisnası vardır: Güvenlik Konseyi’nin açık yetkilendirmesi veya meşru müdafaa hakkı. İsrail, uzun zamandır Hamas’ın eylemlerini bu hakkın kapsamına sokarak operasyonlarını meşrulaştırmaya çalışıyor. Ne var ki, meşru müdafaa kavramının uluslararası hukukta daima üç sınırla çevrelendiğini unutmamak gerekir: saldırının varlığı, bu müdahalenin gerekliliği ve orantılılığı. Doha’daki saldırı söz konusu olduğunda, tartışma bu üç unsurda düğümleniyor.

Burada ayrıca “devlet dışı aktörler” meselesi öne çıkıyor. Uluslararası Adalet Divanı’nın önceki kararlarında altını çizdiği üzere, bir terör örgütünün saldırıları karşısında başka bir devletin toprağında güç kullanmak, uluslararası hukukun en tartışmalı alanlarından biri. “Ev sahibi devlet müdahale etmiyor veya edemiyorsa” argümanı bazı ülkelerce kabul görse de, bu yaklaşımın evrensel hukuk kuralı haline geldiğini söylemek güç. Doha örneğinde Katar’ın açıkça rıza göstermemesi, saldırının egemenlik ihlali niteliğini güçlendiriyor.

Hukukun yalnızca “saldırıyı başlatma” anıyla değil, “saldırının yürütülme biçimiyle” de ilgilendiğini unutmamak lazım. Silahlı çatışma hukukunun en temel ilkeleri ayrım, orantılılık ve sivillerin korunmasıdır. Başkent gibi yoğun nüfuslu bir bölgede gerçekleştirilen hava operasyonunun bu testlerden geçip geçmediği, kullanılan mühimmat, hedefin tam konumu ve alınan tedbirler gibi detaylara bağlı. Kamuoyuna yansıyan bilgiler sınırlı olsa da, ilk tepkiler saldırının bu ilkeler açısından ciddi soru işaretleri doğurduğunu gösteriyor.

Katar’ın bundan sonraki adımları, olayı yalnızca bölgesel bir kriz mi yoksa uluslararası bir hukuk mücadelesi mi haline getireceğini belirleyecek. Güvenlik Konseyi’ne başvuru, Uluslararası Adalet Divanı’na dava ya da geniş diplomatik koalisyon arayışları önümüzdeki dönemde gündemde olabilir. Ancak uluslararası hukukun pratiğini bilenler için şu gerçek değişmiyor: kurallar kitaplarda ne kadar net yazılı olursa olsun, sahadaki güç dengeleri çoğu zaman daha belirleyici oluyor.

Doha’daki saldırı, devletlerin güvenlik kaygılarıyla uluslararası hukukun evrensel ilkeleri arasındaki gerilimi bir kez daha görünür kıldı. Hukuk, güçlülerin araçsallaştırdığı bir alan olmaktan çıkıp, gerçekten herkes için bağlayıcı bir çerçeve haline gelemediği sürece, bu tartışmalar sürecek. Ve her yeni patlamada, hukuk sessizliğe gömüldükçe, soruların gürültüsü daha da büyüyecek.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.