Tarih sahnesinde bazen öyle anlar var ki...

Yazarımız Turan Kışlakçı, Türkiye'nin Gazze'deki soykırımı durdarma çabalarını böyle yorumladı: Tarihin sahnesinde bazen öyle anlar vardır ki, bir milletin sesi top gürültüsünden değil, kelimelerin zarafetinden, stratejinin sükûtundan yükselir. Türkiye’nin son diplomatik hamlesi, işte o sessiz ama derin yankılardan biridir.

Haber Giriş Tarihi: 05.10.2025 10:09
Haber Güncellenme Tarihi: 05.10.2025 10:09

Netgerçek yazarı Turan Kışlakçı, sosyal medya hesabı X'den yaptığı paylaşımda, İsrail'in Gazze'de iki yıldır kesintisiz uyguladığı soykırımın durdurmak için yürüttüğü diplomatik çabanın 'zerafetini' ve 'devlet geleneğinin ne olduğunu' anlattı. Kışlakçı, "Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT’in Diplomatik Hamlesi: İsrail ve Netanyahu’yu Boşa Düşüren İnce Dokunuş Tarihin sahnesinde bazen öyle anlar vardır ki, bir milletin sesi top gürültüsünden değil, kelimelerin zarafetinden, stratejinin sükûtundan yükselir. Türkiye’nin son diplomatik hamlesi, işte o sessiz ama derin yankılardan biridir" dedi. Kışlakçı, haylaşımında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın diplomasiye 'bir sanatkarın sabrıyla dokunduğunu' belirterek şöyle dedi:

"Trump–Netanyahu mutabakatı diye sunulan ve aslında Gazze’yi teslim almayı, Hamas’ı tarihten silmeyi hedefleyen o metin, İsrail tarafından yeniden kurgulanıp bir tahakküm vesikasına dönüştürülmüştü. Lakin bu kez tarih, yazılmadan önce yön değiştirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, diplomasiye bir sanatkârın sabrıyla dokundu. Onun talimatıyla MİT Başkanı İbrahim Kalın, MGK toplantısına bile katılmadan Doha’ya geçti. Katar semalarında, sessiz ama yoğun bir diplomasi başladı. Hamas liderleriyle yapılan uzun ve mahrem görüşmelerde, verilecek cevabın her kelimesi, hem direnişin vakarını hem de diplomasinin inceliğini taşıyacak şekilde hazırlandı. Aynı saatlerde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Washington hattında süren temaslarla diplomatik baskının zeminini örüyordu. Bu görünmez trafiğin son halkasında, Başkan Trump bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aradı. Görüşme, tarihin satır aralarına kazınacak bir müzakereydi. Hamas’ın cevabının şekillenmesinde Türkiye’nin rehberliği, kelimelere sinmiş bir strateji ustalığıydı. Nihayetinde, o metin Beyaz Saray’ın resmi sitesinde yayınlandığında, dünyanın gözleri önünde yalnızca bir metin değil, Türkiye’nin zarif bir aklın tezahürü olarak yükseldiği yeni bir denge sayfası ilan edilmişti. Bu cevap, Gazze’nin yalnızlığını değil, bir milletin onurunu da temsil etti. İsrail’i ve Netanyahu’yu şaşkınlığa düşüren, Washington’un ezberini bozan bu “ince dokunuş”, Erdoğan’ın siyasetteki sezgisel ustalığının ve MİT’in stratejik derinliğinin bir tezahürüdür. Tarihin kalemi, bu hamleyi yalnız bir diplomatik başarı olarak değil, bir medeniyet tavrı olarak da kaydedecektir: Çünkü burada güç, kaba kuvvetin değil, aklın, sabrın ve zarafetin elindedir. Ve her satırında, Tanpınar’ın kelimeleriyle söylersek, “zamanın içinden süzülüp gelen o büyük Türk sabrının” sesi vardır.

link'e tıklayın